Forumİsyanım Var, Şikayetim Var  Yeni Konu 

Bir Yönetici Hastalığı

08 Mayıs 2009

sultan

Bir yönetici hastalığı: Burnout!


Yıllarca insafsız rekabet koşulları içinde büyük bir hırsla hayatta kalan yöneticiler su üzerinde haşmetle duruyormuş gibi görünse de ağır “hasta”lar. Tıpkı torpil yemiş savaş gemileri gibi içten içe su alıyorlar. Eğer su altında kalan bölümde açılmış delik, derhal kapatılmazsa, o haşmetli gemi sulara gömülüp gidecek…

Son zamanlarda içinizde, işe karşı bir hevessizlik, bir isteksizlik mi var?

Randevularınıza iyice gecikmeye mi başladınız? Veya şöyle soralım: Yıllardır çalıştığınız ofisiniz sizin için artık korku verici bir yer mi oldu? Masanızın, işinizin başında zaman geçmek bilmiyor mu? Bir an önce çıkıp, barda iki tek atmak için sabırsızlanıyor musunuz? Ya da kendinizi eve atıp insanlardan uzak, kendi başınıza mı kalmak istiyorsunuz?


Son yıllarda, yöneticiler ve işadamları arasında bu duygular bir salgın gibi yayılmış durumda. Hızlı, sert ve acımasız rekabet koşulları içinde, çalıştığı şirkette en üstten en alt seviyeye kadar yöneticilik yapan herkes, belli bir noktadan sonra “burnout” denen hastalığın kucağındalar. Belki siz de bu tehlikeyle karşı karşıya olanlar arasındasınız. Durumunuzu değerlendirmeniz için, önce şu belirtilerden sizde olup olmadığını saptayın:
Son zamanlarda aşağıdakilerden herhangi dört tanesini yaşadınız mı? Eğer cevabınız olumlu ise üzülerek söylemeliyiz ki, siz tipik bir “burn-out” vakasısınız.

Kalp çarpıntısı, sırt ağrıları, aşırı terleme, nefes darlığı, ciltte lekeler, uykusuzluk, sindirim güçlüğü, basur memesi, kahve/çaya düşkünlük, sık sık çişe gitme, aşırı açlık duygusuyla yemeğe “saldırma”…
Ofiste veya evde, çevrenizdeki dört duvara bakıp, “bunca yıldır uğraşıp didinip geldiğim nokta bu mu? Değer miydi bunca çabaya?…” dediğiniz oluyor mu?
Eskiden bir iki saat içinde halledebildiğiniz bir konu için şimdi bütün bir gün uğraşmak zorunda mı kalıyorsunuz?

Maç uzuyor ama topla oynama süresi azalıyor
Bir hayli zor ve acı da olsa şu gerçeği kabul etmek zorundayız: Ortaçağ’da insanların ömrü bugünküne oranla çok kısaydı. Gelişmemiş, üstelik yaygınlaşmamış tıp, bakımsızlık, bilgisizlik, pislik yüzünden insanlar erken yaşta ölüyorlardı. Şimdi gelişmiş ülkelerde tıp bilimi ve uygulaması sayesinde insan ömrü çok uzadı. Ama, buna karşılık başka sorun ortaya çıktı: İnsanın “verimli” sayılan ömrü kısaldı. Her buluş ve başarı, hemen arkasından gelen yeni bir buluş ve başarı, hemen arkasından gelen yeni bir buluş ve başarıyla aşılıyor! Kısa zamanda, eskilerin “pabucu dama atılıveriyor!” Yenilikler, bir bütün olarak toplumun refahını artıran gelişmelere yol açtığı için elbette iyi, güzel şeyler. Ama, öte yandan getirdikleri bireysel düzeydeki psikolojik sorunları da dikkate almak gerekiyor.
“Tükenme” hastalığı, her meslek için söz konusu: Doktorlar, mühendisler, avukatlar, gazeteciler… Özellikle yöneticilerin bu hastalığa tutulma oranı çok yüksek. Üretimi artırmak, maliyeti düşürmek, kredi bulmak, ürünleri pazarlamak, rakip firmalarla savaşmak, bu arada da, zaman zaman işten adam çıkartmak zorunda kalmak, yöneticiliği bir kabus haline getiriyor.

Burnout Kliniği bile mevcut
New York’ta bu konuları incelemek üzere kurulmuş bir “Burnout Kontrol Merkezi” bile var. Bu merkezin kurucularından Dr. Lecker, burnout kıvamındaki yöneticiyi şöyle analiz ediyor: “İşine karşı hevesini, şevkini yavaş yavaş yitirir, kendini hasta ve sağlıksız hissetmeye başlar. İşinin başına giderken, kendini yorgun ve bitkin hisseder. Huzursuzluk ve korku duyguları içindedir. Öte yandan, gastro - intestinal ağrılar başlar. Yani, karın ve bağırsaklarda sızılar ve rahatsızlıklar hisseder. Eğer önlem alınmazsa kişi tamamen tükenebilir!”

Birinci Cephe:
Burnout olmak
ya da olmamak?
Omuzlarınız gergin, çok streslisiniz, uyku güçlüğü çekiyorsunuz, kronik yorgunluk, kafanız meşgul, çalışmadığınız zamanlar suçluluk duyuyorsunuz, üzerinize çok fazla beklenti yüklendiğini düşünüyorsunuz, her şeyin suçunu hep başkalarına atıyorsunuz, aile, iş arkadaşları ve diğer insanlara karşı ilgisizsiniz, dış dünyayla ilişkiniz kesik, ulaşılmaz tavırlar içindesiniz, insanların karşısında eziliyorsunuz, takdir edilmediğinize inanıyorsunuz, sürekli kaçmak istiyorsunuz,kaçmıyorsunuz, sisteme kızıyorsunuz, paranoyaklaştınız, her yaptığınız başarısızmış gibi hissediyorsunuz, kendinizi gündüz düşlerinden alamıyorsunuz. Eğer bu hisler size fazlasıyla tanıdık geliyorsa şifayı kaptığınızın resmidir.
NOT: Bunların hepsini yoğun derecede hissetmiyorsanız sadece şımarıksınız.

İkinci Cephe:
Hangi düşünceler
burnout’a yol açar?
“Her zaman doğru hareket etmeliyim.”, “Bulunduğum pozisyonda statü ve prestij sahibiyim, bunu elden kaçırmamalıyım.”, “Eğer yeterince uğraşırsam köklü değişiklikler yapabilirim.”

Üçüncü Cephe:
Burnout’la derhal başa çıkma teknikleri
Burnout semptomlarını tanıyın. Yardım istemeyi öğrenin. Kendinizin, ailenizin ve işinizin limitlerinin farkında olun. Günlük sorumluluk ve görevlerinizi disiplinli bir şekilde yürütün. Gün içinde çalışmaya ara verin. İş ve özel hayatınıza çeşitlilik getirin. Kısa tatiller yapın. Sizi kemiren minik sorunlara çözüm bulmaya çalışın. Önemli işlere vakit ayırabilmek için zaman yaratın. Burnout’un gerçekten önemli bir sorun olduğunu kabul edin ve bu probleminizi ört bas etmeye çalışmayın. Evdeyken işle ilgili en çok nefret ettiğiniz şeylerin listesini yapın, onları yavaş yavaş ortadan kaldırmaya çalışın. Uzun vadede sonuç verecek görevlerle kısa vadeli zaferlere gidecek olanların öncelik sıralamasını takas edin. Sizin için çok önemli özel hayatınızdan ve sevdiğiniz işlere ayıracağınız zamandan çalan minik, önemsiz, afaki işleri, çok önemli sanıp zaman ayırmayın. Önceliklerinize mantık çerçevesinde karar verirken gözünüz sadece iş görmesin.


Dördüncü Cephe: Burnout’a yakalanmak nasıl engellenir?
Hem işte, hem evde yardım istemekten çekinmeyin. Amaçlarınızı belirleyin, onlara ulaşmak için programlı zaman harcayın. Hobi sahibi olun. Yeni fikirleri denemek için zaman yaratın. Esnek çalışma saatleri ayarlamaya çalışın. Kendinize meditasyon, yoga ve spor gibi hararet giderici, kafa rahatlatıcı bir aktivite seçin ve bunu sadık bir şekilde sürdürün.

EK TEDBİRLER
l Şifalı bitkiler de kullanabilirsiniz.
l Uykunuzu iyi alın. Cep telefonunuzu uyurken kapatın.
l Günün bir kısmında hiçbir şey yapmayın. Sadece oturun ve boş boş düşünün.
l Ağır tempo koşu ve yüzme en iyi gelen spordur.

Son bir tedbir olarak: Kendinize iyi bir sigorta yaptırın. Mesela iyi ödemesi olan bir işssizlik sigortası ! 
 
EGİAD'dan serkan İpek arkadaşımız yollamıştı. PM.



Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Bu tartışmayı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
Facebook'ta paylaş
0