Okullar için Kürt Dili ve Edebiyatı kitabı yapıldı

10 Ocak 2011 06:00 / 3327 kez okundu!

 

Tarih Vakfı tarafından gerçekleştirilen bir proje kitaba dönüştü. İlk Kürt Dili ve Edebiyatı ders kitabını çıkaran kurum olarak vakıf, ilk adımları atma, Türkiye'nin önünü açma, tabuları süpürme işine geri dönerek, ülkenin yüz akı kurumu olmaya devam ediyor. Fehim Işık'ın da içinde olduğu bir ekipçe hazırlanan kitap, Kürt dili ve edebiyatının tarihini, belli başlı özelliklerini ve önemli eserlerini tanıtmayı hedefliyor. Bu konuda Fehim Işık'ın açıklaması aşağıdadır. 

------------*-----------

“Toplumsal ve Siyasal Çatışmaların Yaşandığı Toplumlarda Uzlaşma Aracı Olarak Eğitimin Rolü Projesi” kapsamında Mehmet Sait Çakar, Mehmet Mehmetoğlu, Esra Sadıkoğlu, Ronayi Önen ve Sami Tan’la birlikte hazırladığımız, Tarih Vakfı tarafından yayınlanan Ortaöğretim Kürt Dili ve Edebiyatı Ders Kitabı, geçtiğimiz hafta basına tanıtıldı.

Kitap, önümüzdeki günlerde bir tavsiyeler raporu ile birlikte Milli Eğitim Bakanlığı’na da sunulacak. Tavsiyeler raporunda kitabın Bakanlık tarafından liselerde ders kitabı olarak okutulması talep edilecek.

Kitap doğrusu beklediğimizin üstünde bir ilgi ile karşılandı. Gruptan da, Kekê Şeyhmus’un (Şeyhmus Diken) Bianet’in haberini paylaşması üzerine bazı arkadaşlar duygularını belirttiler. Bu arada çokça arkadaş özel mail yazarak kitabı edinmek istediğini belirtti. Ne yazık ki kitap satış için hazırlanmadı. Proje kapsamında hazırlanan kitap daha çok çalışmalara katılan kurum, kuruluş ve kişilere, Türkiye’deki sivil toplum kurumlarına, ilgili kurumlara, akademisyenlere gönderildi, gönderiliyor. Kitabın PDF formatı önümüzdeki günlerde Tarih Vakfı’nın sitesinde de yayınlanacak. Bu arada kitabın PDF formatını ilke haber sitesinde de yayınladık.

http://www.ilkehaber.com/haber/kurt-edebiyatini-anlatan-ilk-ders-kitabini-indirin-13805.htm

İsteyen arkadaşlar, yukarıdaki linkten kitabı indirebilirler. 

Bu vesileyle kitabın hazırlanış süreci ile ilgili de bazı noktaları arkadaşlarla paylaşmak istiyorum.

Biliyorsunuz, kitap, Tarih Vakfı’nın koordinatörlüğünde Avrupa Birliği Komisyonu ve İstanbul İsveç Başkonsolosluğunun maddi desteği ile yayınlandı. Kitap bir anlamıyla bu projenin son ürünü olarak değerlendirilebilir. Tarih Vakfı, 2009 yılı Şubat ayında “Toplumsal ve Siyasal Çatışmaların Yaşandığı Toplumlarda Uzlaşma Aracı Olarak Eğitimin Rolü Projesi” adı altında Sosyolog `Bahar Şahin Fırat`'ın yönetiminde bir alan çalışmasına yöneldi. Bu arada aralarında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) Ortaöğretim Genel Müdürlüğü, Talim Terbiye Kurulu Başkanlığı, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü, Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK), İnsan Hakları Derneği, Eğitim Sen, Eğitim Bir Sen, Kürt Enstitüsü, Kurdî-Der gibi çok sayıda kurum ile alanında uzman kişilerin katılımıyla bir dizi diyalog toplantıları yapıldı. Kitap fikri, bu diyalog toplantıları sırasında oluştu. Türkiye’de toplumun çatışmalı bir sürece taşınmasında, eğitimin tekçi, ötekileştirici payı büyüktür. Eğitim sistemimiz ne yazık ki Türk olmayan herkesi dışlıyor. Bu yetmez gibi müfredat içeriğinde çokça ‘düşmanımızın’ olduğu öne sürülerek, ‘kutsal’ tabir edebileceğimiz öğeler ön plana çıkarılıyor. Aslında kitap fikrini öne çıkaran biraz da bu eğitim anlayışı oldu. Sürecin bu noktaya taşınmasında eğitimin rolü nasıl negatif olmuş ise yine eğitim süreci aracılığıyla bu süreci tersine çevirmek, pozitifleştirmek de mümkün olabilir, diye düşünüldü.

Kitabı niçin Türkçe yazdığımıza dönük çok sayıda soru da geldi. Hatta eleştiren çokça arkadaş oldu.

Kitabı niçin Türkçe yazdığımızı mevcut eğitim sistemiyle bağlantılı olarak daha rahat anlatabilirim, inancındayım. Bilindiği gibi eğitimdeki ‘tekçilik’ anlayışı Türk olmayan herkesin kimliğinden, dilinden, kültüründen hatta inancından uzaklaşmasını sağladı. Bu arada Türk olanların, Türk kimliğini kabullenenlerin de diğerlerini dışlamasını, yok saymasını, en hafif deyimle ise bilmemesini beraberinde getirdi. Bu kitap ile dışlanan, yok sayılan, görülmeyen, bilinmeyen bir kesimi, yani Kürtleri, dışlayanlara, yok sayanlara, görmeyenlere, bilmeyenlere anlatmayı hedefledik. Dilin Türkçe olmasının en önemli nedeni bu. Kitabı kaleme alan yazar arkadaşların tümü Kürt ve Kürtçeyi de çok iyi kullanabiliyorlar. Kendi içimizde de “Kitabı Kürtçe yazmamız daha mı iyi olur?” diye tartıştık. Oysa kitap ile en geniş kesime Kürt dilini, edebiyatını, kültürünü anlatmanın en iyi yolunun Türkçe yazılması olduğu kanaatine vardık.

Kitap yazım aşamasında Tarih Vakfı’ndaki uzman arkadaşlar, diyalog toplantıları sürecinde bulunan STK yöneticileri, akademisyen ve diğer katılımcılarla kitabın üslubuna ve kullanılacak yöntemlere dönük de çok konuştuk. Bu görüş alışverişleri sonrasında üslubumuzun dışlayıcı değil, toparlayıcı olması gerektiğine inandık ve çalışmamızı da bu prensip ışığında sürdürdük. Projenin hedefi de bu doğrultuya uygundu. Daha da ötesi bir çatışmayı ortadan kaldırmaya çalışırken yeni bir çatışmanın nedeni de olmamalıydık.

Kitabın içeriği ile ilgili de kısaca şunları söyleyeyim:

Kitap iki bölümden oluşuyor. Kitabın yaklaşık yüzde onluk kısmını oluşturan bölümlerden ilki Kürt dili ile ilgili bilgileri içeriyor. İkinci bölüm ise Kürt edebiyatını konu alıyor. Kürt edebiyatı bölümünü de kendi içinde ayrıştırdık. Yaklaşık yüzde yirmilik bir ağırlık ile sözlü Kürt edebiyatını, yine yüzde yirmilik ağırlık ile klasik Kürt edebiyatını, geriye kalan yüzde ellilik bölümde ise modern Kürt edebiyatını inceledik. Elbet kitabımız, bilgileri sunan bir yaklaşımdan öte, Türkiye’deki eğitim sisteminde son birkaç yıldır uygulanan yapılandırmacı eğitim anlayışı ile öğrenci merkezli olarak hazırlandı. Kitapta her bölümde hazırlık çalışmaları, etkinlikler, anlama-yorumlama çalışmaları, değerlendirme bölümleri var.

Kitabı hazırlarken kullandığımız kaynakların önemli bir bölümü Kürtçeydi. Kitap yazarları Kürtçeye hakim kişiler oldukları için bu konuda bir sıkıntı çekilmedi. Ancak takdir edersiniz ki kaynak sıkıntısından öte bir kaynak azlığı söz konusuydu. Söz konusu olan yasaklı bir dil, yasaklı bir kültür, hele eğitim ile arasına duvar çekilmiş bir halk ise yeterince kaynak bulunamayacağını baştan biliyorduk. Mevcut kaynaklarla en iyisini yapmaya çalıştık. Ama neredeyse konuyla ilgili kaleme alınmış her kaynağa ulaştık, diyebilirim.

Kitapta Dünya ve Türk Edebiyatı ile karşılaştırmalara da yer verdik. Başta da dediğim gibi hedefimiz farklı halkların dil, kültür ve edebiyatlarının ortak ve farklı özelliklerini vurgulamaktı. Bu bağlamda örneğin ünlü Türk edebiyatçısı Ahmet Yesevi ile onunla aynı dönemlerde yaşamış Baba Tahirê Hemedanî’yi karşılaştırdık. Öğrencilerin bu karşılaştırmalardan sonuçlar çıkarmalarını, aynı dönemde biri ısrarla Kürtçe, diğeri ise ısrarla Türkçe yazmış İslamiyet sonrası iki edebiyatçısını değerlendirmelerini arzuladık. Bunu yer yer Dünya edebiyatı ile de yaptık. Çünkü ulaşılacak sonucun öğrencilerimizin ufkunu açacağına ve dolayısıyla toplumsal barışa da hizmet edeceğine inanıyoruz.

Umarım yaptığımız çalışma halkların birbirini daha iyi anlamasına, toplumsal barışa katkı sunar.

Tüm grup arkadaşlarına destek ve ilgileri için bir kez daha teşekkür ediyorum.

Fehim ışık

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
       Facebook'ta Paylaş       
Yorumlar
02 Ocak 2011 11:03

Akar

.
02 Ocak 2011 Pazar 10:09

Hürriyet Gazetesi yazarı Soner Yalçın, öyle bir uyarı yazdıki, bölücü güruhun önümüzdeki dönemde neleri gündeme getirebileceği konusunda bazı ipuçları verdi. İşte o yazı:

Uygarlık tarihini Kürtler başlattı!

Soner Yalçın/Hürriyet

Atı binek aracı olarak kim kullandı? Uygarlığın başlangıcı sayılan tekerliği kim icat etti? Yazıyı ilk kim keşfetti? Nuh Tufanı kimin efsanesi? Tarihte ilk yazılı antlaşmayı kim imzaladı? İlk şiiri kim yazdı? Rasathaneyi ilk kim kurdu? Gılgamış Destanı kimin eseri? Cirid kimin oyunu? Sazı ilk kim çaldı? Mevlana ve Hacı Bektaş’ı kim etkiledi? Tarikatları kimler kurdu? Alevilik nasıl doğdu? Ve onlarca akıl dışı iddia…

Mesele iki dil ve özerklikle bitecek mi sanıyorsunuz? Yeni polemiklere hazır olun. İşte bazıları...

Peşinen görüşümü yazayım:

Kim kendini hangi etnik gruba ait görüyorsa o kimliktedir. Yani “Ben Kürt’üm” diyorsa Kürt’tür.

Dil konusunda istediğiniz bilimsel çalışmayı yapabilirsiniz; ama biri “bu benim dilimdir ve Kürtçe’dir” diyorsa, öyledir.

Ve ben hâlâ, kendi kaderini tayin hakkına inanırım...

Tamam. Şimdi istediğimi yazabilirim.

Gündemde, Kürtlerin iki dil ve özerklik talebi var.

Meselenin iki dil ve özerklik ile biteceğine inanıyorsanız, yanılırsınız. Bu sadece başlangıçtır.

Nasıl mı?

Size birini tanıtmak istiyorum…
SAİD-İ NURSİ’NİN TALEBESİ

Adı Cemşid Bender.

Bu aslında müstear adı.

Asıl ismi Mehdi Halıcı (1927-2008).

Konya doğumluydu.

Halıcı ailesinin ana tarafı Van'ın Başkale'sinden, baba tarafı ise Bingöl'ün Kiğı'sından Konya'ya göç etmişti.

Mehdi Halıcı, İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenci iken babasına yazdığı “sadakat ve sabır” mektubu nedeniyle tutuklanıp Afyon Cezaevi’ne kondu. Babası halı esnafı Sabri Halıcı da o cezaevindeydi; suçu Said-i Nursi müridi olmaktı!

Said-i Nursi her Konya’ya gidişinde talebesi Sabri Halıcı’nın evinde misafir oldu. Eserlerinde “Konyalı Sabri”den sıkça bahsetti.

Sabri Halıcı çocuklarını hep Said-i Nursi öğretileriyle büyüttü. Mehdi Halıcı yaşamı boyunca Said-i Nursi cemaatiyle ilişkilerini duygusal anlamda hiç koparmadı; zor günlerde avukatlıklarını üstlendi. Risale-i Nurları övdü.

Yazı hayatına ise, 1957’de ağabeyi Feyzi Halıcı ile Konya'da “Çağrı” adlı sanat dergisini çıkararak başladı. Sonra ani bir kararla 1958’de Norveç’e giderek kooperatif konusunda ihtisas yaptı. Sonra dönüp devlet kurumlarında çalıştı; İstanbul'da avukatlık yaptı.
Bu arada kardeşi Feyzi Halıcı’dan da bahsetmem gerekir:

İ.Ü.Fen Fakültesi’ni bitirdi. Yüksek Kimya Mühendisi olmasına rağmen Konya’ya dönüp baba mesleği halıcılığı devam ettirdi. Şiirler yazdı. Bunun bazıları Said-i Nursi üzerinedir. Türk Dil Kurumu Üyesi oldu. 1959’da Konya Kültür ve Turizm Derneği’ni kurdu. 1968-1977 yılları arasında AP Senatörü olarak TBMM’de görev yaptı. İstanbul Kültür ve Sanat Vakfı ile Atatürk Kültür Merkezi Bilim Kurulu onur üyesi oldu. CHP Genel Başkan yardımcısı ve Ankara milletvekili Emrehan Halıcı’nın babasıdır.

Mehdi-Feyzi Halıcı’nın kızkardeşleri Nevin Halıcı ise Zaman gazetesi yazarıdır.
Aile hakkında bu kadar bilgi vermemim nedeni; bir ailede nasıl farklı fikirler olduğunu göstermektir.

Çünkü Mehdi Halıcı’nın yazdıklarını okuyunca çok şaşıracaksınız.

O halde başlayalım.
KÜRTLER OLMASAYDI İNSANLIK NE YAPARDI!

Cemşid Bender (Mehdi Halıcı), “Kürt Tarihi ve Uygarlığı” (3. Baskı, 1991, Kaynak Yayınları) kitabı önümüzdeki günlerde sadece iki dil ve özerkliği değil, daha neleri tartışacağımızın ipuçlarını veriyor.

Hiç araya girmeden, yorum yapmadan, sayfa sırasına da uyarak kitaptan bazı cümleler alıntılayacağım.

“Her şeyin ilki olmak kolay mı” (s 9)

“Gutiler (MÖ 3000’ler) için Kurti denmektedir.” (s 11)

“Bilindiği gibi Kürt Kassit İmparatorluğu Hitit ülkesiyle çağdaştı.” (s 17)

“İlk kerpici Kürt Kassitler yaptı. İlk Takvim’i; ilk matematik ve geometri prensiplerini; ilk ağırlık ve uzunluk ölçü birimlerini Kürt Kassitler buldu.” ( 21)

“İlk rasathaneyi Urfa’da Kürt Kassitler kurdu. İlk ‘teşhis’ ve ‘tedavi’ ikilemini; masajı tedavi yöntemi olarak kullanmayı Kürt Kassitler uyguladı. Ve petrolü de onlar keşfetti.” (s 22)

“İnsanlığı ilk kez mağara hayatından kurtaran, emekleyen çocuğu elerinden tutup yürüten, uygarca bir yaşamın koşullarını tarihte ilk kez oluşturan Sümerler ve Kürt halkı olmuştur.” ( s 31)

“Gılgamış Destanı adlı destanla ilgili tabletlerin metinlerini Kürt Kassit uyruklu şair Sin-Lekke-unni yazmıştır.” ( s 39)

“İranlılar edebiyat ve sanat zenginliklerini Kürtlerden almışlardır.” (s 44)
MEVLEVİLİK, KADİRİLİK KÜRT KÖKENLİDİR

“Kürtler çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçişin köprüsü olmuştur.” (s 45)

“Sümerlerle de çağdaş olan Kürt Guti topluluğu Sümerlerle birlikte çivi yazısını kullandılar. Antikçağı aydınlatan dil Kürtçe idi.” (s 46)

“Tektanrılı dinlerin kutsal kitaplarında yer alan pek çok söylencenin, efsanenin, öyküsünün ana menbaının Kürtlerle ve onların yaşadıkları bölge ile ilgili olduğu doğrudur.” (s 52)

“Meddah adı da verilen Deng-Bej Kürt kültürüne aittir.” (s 54)

“Saz sözcüğü Kürtçe’dir. Ayrıca aynı kökten türeyen sazbend (çalgıcı), sazende ve sazendegan sözcükleri de Kürt dilinin ürünleridir.” ( s 57)

“Halk ozanlığı Kürt kültür ve sanatının bir parçasıdır. Kürt halk ozanları atışma, taşlama, güzelleme ve hikayeli türkü dallarında binlerce yıldan beri Newroz bayramlarında, düğünlerde ya da uzun kış gecelerinde sanat yeteneklerini ortaya koyarlar.” ( s 59)

“Kürt kökenli inanç dünyası Bektaşilik, Mevlevilik, Rufailik, Kadirilik, Kalenderlik gibi tarikatların yaratıcısı oldu. Kürtler gerek Yedizilikte ve gerekse bunun uzantıları olarak kurdukları tarikatların müzikli ayinlerinde coşku ve cezbe yaratmak için çalpara, kudum, çeng, kurrane, nagur, flüt, ve bender gibi Kürt müzik enstrümanlarını kullanmışlardır.” (s 66)

“Kürt dilini bildiği ve Horasan’dan geldiği için Kürt kökenli olduğu öne sürülen Mevlana hakkında elimizde kanıtlayıcı belge yoktur. Ancak Mevlana’nın kitaplarını yazdırdığı, ‘Velayet” ve ‘Hilafet’ görevlerini bıraktığı, Mevleviliği kuran Hüsamettin Çelebi Kürt kökenlidir. Hüsamettin Çelebi uyguladığı ayin deyimlerinde Kürtçe kullanmıştır. Derviş, dergah, post, postnişin, sema, semazen, çelebi Kürtçe sözcüklerdir.” (s 68-69)

“Yezidiliğin kurucusu Şeyh Addi Bin Misafir, Hakkari Kürtlerindendir.” (s 79)

“Kürt düşünür Ebu’l Vefa; Hacı Bektaş Veli’yi, Baba İlyas’ı Baba İshak’ı, Geyikli Baba’yı ve daha nicelerini kendi düşünce potasında yoğuran, şekillendiren, onların halkın yanında ve halk için harekete geçiren bir düşün adamıdır.” (s 94)

“Kürt uygarlığının bir ürünü olan Alevilik, ‘inanç felsefesi’ ve ‘yaşam biçimi’ yaratırken, politik sosyal ve ekonomik alanlarda da halkı yüreklendirmiştir.” (s 109)
HZ. ADEM KÜRT MÜYDÜ

“(Firdevs’in yazdığı) Şehname’de anlatılan efsane tümüyle Kürtlerle ilgilidir.” (s 148)

“Cirid oyununun Kürtlere özgü bir spor türü olduğu tüm dünyaca bilinmektedir. Cirid sözcüğü Kürtçe’dir. Cirid oyunu Kürt ırkı atlarla yapılır.” ( s 169-170)

“Halı ve kilim dokumacılığını Kürtler icat etmiştir. İranlılar ve Türkler Kürtlerden öğrenmişlerdi.” (s 172)

“Kök boya kullanımı Kürtler bulmuştur.” (s 179)

“Nuh Tufanı Sümerler ile Guti Kürtleri’nin ortak efsanesidir.” (s 189)

“Batı tarihçileri uygarlığın tekerliğin keşfiyle başladığını söylerler. Bu söz abartılıdır ama yanlış değildir. Atı tarihte ilk kez ehlileştirip binek ve çekme aracı olarak kullanan Kürt halkıdır. Aynı halk ehlileştirdiği atın çekeceği tekerleği de keşfetmiştir.” (s 190)

“Tarihte uluslar arası antlaşmaları ilk yapan Kürt halkıdır.” (s 191)

Evet devam etmeye gerek var mı?

256 sayfalık, “Kürt Tarihi ve Uygarlığı” kitabı bu tür akıl dışı iddialarla sürüp gidiyor. Bırakınız tarihteki tüm “ilk”leri, Cemşid Bender Hz. Adem’in bile Kürt olduğunu ima ediyor! (s 71)

Hiç gülüp geçmeyiniz. Abdullah Öcalan, “Sümer Rahip Devletinden Halk Cumhuriyetine Doğru” kitabının 2. cildinde benzer polemiği sürdürüyor.

Yani demem o ki, mesele iki dil ve özerklikle bitecek gibi görünmüyor!
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Editör
Konuk Defteri
Üye İstatistikleri
Son Üye Nihat
Toplam 383 Üye
Son Fotoğraf
eski fotograflar 1976 bursa erçiş derneği kadınlar köfte gunu en cok sevinen yine cocuklar oldu GENÇLERİ KAYNAŞTIRMA ADI ALTINDA HALISAHA  FUTBOL kardan kutup ayisi :) solda Mehmet AKAG Z sağda ibrahim KARADA Facebokk tan Ercisli Veli Dayı paylaşımı Erciş Çadırkent üreme zamanında ele gelen inci kefali GENÇLERİ KAYNAŞTIRMA ADI ALTINDA HALISAHA  FUTBOL Halil Emrah Macit
Finans
Alış Satış
EUR YTL YTL
USD YTL YTL
Spiritüalist