Ermenilerde Kürt Algısı

04 Nisan 2011 05:23 / 2106 kez okundu!

 


Bu yazı, bir halkı (Kürtler) töhmet altında bırakma ya da karalama amacıyla kaleme alınmadı. BilindiÄŸi üzere Ermenilerin Osmanlı, Türkler ve Ä°ttihat Terakki hakkındaki ithamları Kürtlere dönük ithamlarından çok daha ağırdır ve sorumluluk tamamen Türkiye üzerine yıkılmaktadır. Bunlar gerek iç kamuoyu, gerek dış kamuoyu tarafından yakından bilinmektedir; ancak Ermenilerin Kürtler hakkındaki kanaatlerini, aydınlar ve konuyla yakından ilgilenen tarihçiler dışında pek bilen yoktur. Bu çalışmayla konunun ÅŸimdilik bu tarafına ışık tutulmuÅŸtur. Karanlıkların aydınlatılması, barış ve kardeÅŸçe bir paylaşımı esas alan mutlu yarınlar kurmada iÅŸimizi çok daha kolaylaÅŸtıracaktır.


Birçok insan Ermenilerle Kürtlerin (özellikle son yıllarda yaÅŸananları dikkate alarak) dost olduklarını düÅŸünür. Aslına bakılırsa iÅŸin özü böyle deÄŸildir. Tarihi geçmiÅŸe dikkatle göz atıldığında bu iki kadim halkın son bin beÅŸ yüz yılda hiç de dostça iliÅŸkiler içinde olmadıkları görülür. 

Kürtlerin kuzeye ilgisi Ä°slamiyet’in doÄŸuÅŸuyla baÅŸlar. Birçok tarihçinin de teyit ettiÄŸi gibi Kürtler bu yeni dini gönüllü kabul etmemiÅŸlerdir. Ä°slam ordularının Kuzeye yaptıkları seferler sırasında Kürtlerle Araplar arasında ciddi çatışmalar yaÅŸanmıştır. Ä°slamiyet’i kabul etmeyenlerin kelleleri uçurularak mızraklara takılmış, ibret olsun diye yol kenarlarına dikilmiÅŸtir. 

Ä°slam ordularının gazabından ürken Kürtler ilk kez o zaman kuzeye, Ermenilerin içine doÄŸru kaçmaya baÅŸladılar. Ä°lk baÅŸlarda Ermeniler, Ä°slami yayılıma karşı duruÅŸlarından dolayı onları korumuÅŸ kollamıştır. Kendileri Hıristiyan olan Ermeniler, Romalıların desteÄŸiyle kuzeyde Kürtlerin de içinde bulunduÄŸu güçlü barikatlar oluÅŸturmuÅŸtur. Ancak inançlı ve heyecanlı Ä°slam birlikleri bu barikatları aÅŸarak kuzeyi istila etmiÅŸtir. ZerdüÅŸt inancının zayıf etkisindeki Kürtler yok olmaktan kurtulabilmek için sonunda Ä°slamiyet’i kabul etmek durumunda kalmıştır. 

Hıristiyanlığın güçlü gelenekleriyle donanmış Ermeniler ise bütün baskı ve kıyımlara karşın Ä°slam inancını kabul etmeyerek dini bütünlüÄŸünü korumuÅŸtur. Ermenilerin, Ä°slam ordularına karşı tampon bölge olarak düÅŸündükleri Kürtlerle dostlukları Ä°slamiyet’i kabul etmelerinden itibaren bitmiÅŸ, dayanışma, yerini çatışmaya bırakmıştır. Çünkü Ä°slamiyet artık Kürtler üzerinden kuzeye doÄŸru yayılma eÄŸilimi içindedir. Kaldı ki kuzeyin verimli toprakları ve hayvancılığa müsait yaylaları Kürtleri cezp etmiÅŸtir. Ayrıca Kürtler Ä°slam devletlerinden aldıkları destekle adım adım buralara yerleÅŸme olanağı bulmuÅŸtur. Daha sonra bölgede kurulan Müslüman devletler (Selçuklular, Karakoyunlular, Osmanlılar) sayesinde kuzeye ilerleyiÅŸ devam etmiÅŸtir. 

Ermeniler, güneyden gelip yaylalarına ve köylerine yerleÅŸmeye çalışan Müslüman Kürtleri kovmak için elinden geleni yapmıştır. Ancak güçlü Müslüman devletlerin himayesindeki Kürtlerle baÅŸ etmeleri mümkün olmamıştır. 

Son bin beÅŸ yüz yıllık koca bir dönem bu çatışmalara sahne olmuÅŸtur. 1915’teki çatışmalarda ise iki halk arasındaki köprüler tamamen atılarak kalıcı düÅŸmanlık dönemi baÅŸlamıştır. 1878 ile 1918 arası dönemde Kürtler, Ermenileri kuzeyden tamamen silip atabilmek için Osmanlıyla iÅŸbirliÄŸi yapmaktan çekinmemiÅŸtir. 

ERMENÄ° GÖRGÜ TANIKLARI adlı çalışmada konuÅŸan, bölgede vaktiyle yaÅŸamış yaÅŸlı Ermenilerin Kürtlerle ilgili anlatımlarından aktaracağımız bazı alıntılar bu düÅŸmanlığın iflah olmaz bir noktaya geldiÄŸini çarpıcı bir ÅŸekilde ortaya koymaktadır. Bu anlatılanlar da göstermektedir ki Ermeni toplumu Kürtlere hiç de iyi duygularla yaklaÅŸmamaktadır. Ä°ÅŸte, ERMENÄ° GÖRGÜ TANIKLARI adlı çalışmadan Kürtlerle ilgili olan bazı bölümler: 

“Bagranlı Kürtlerden bir grup atlı geldi. Ermenilere ateÅŸ etmeye baÅŸladılar. BeÅŸ erkek öldürerek 22 yaşında bir hamile kadını kaçırdılar. Kürtler, daha kanunlara göre Ermeni olmanın yasal olduÄŸu dönemde bile hep Ermenileri öldürüp soymuÅŸlardı…” (YeÄŸyazar Karapetyan. 1886 MuÅŸ Sasun doÄŸumlu)
“Üç gün içinde geceyarısı Bekri’ye vardık. Orda nehrin üstünde bir köprü vardı. Korkunç derecede karanlıktı. AkÅŸam güneÅŸ batmadan bir taraftan Van Gölü’nün kuzey kıyısından Rus ordusu Bekri’ye yaklaşıyor, diÄŸer taraftan ise Zilanlı Kürt çete reisleri de Bekri Köprüsü’nden geçen çocuklarını sırtlarına almış, mallarını hayvanlarına yüklemiÅŸ yaya göçmenlerin dev kervanlarına saldırıyorlardı. Korkunç bir manzaraydı…” (Andreas Yesayi Gülanyan. 1905 Åžatakh –Çatak- doÄŸumlu) 

“KhoÅŸaba (HoÅŸap) Nehri’nin yakınlarında Zilanlı Kürtler Türk ordusuyla birlikte üzerimize saldırıp katliam yapmaya baÅŸladılar ve biz çok kurban verdik.” (Nıvard Mıkırtiç Muradyan. 1912 Bitlis doÄŸumlu) 

“Ah düÅŸmanım öyle gün germesin! Vuy! O gün olmasaydı! Biz, Bekri Köprüsüne ulamıştık. Halk birden ‘kaçın’ diye bağırdı. Karanlıkta Bekri Vadisinin dar olduÄŸunu gördük. Kürtler, biz nehre ulaÅŸmadan üstümüze saldırdı. Ermeniler kaçarken ayakları kayıyor nehre düÅŸüp boÄŸuluyorlardı. Bazısı hayvanıyla birlikte geçmek istiyor, hayvan suya girince su sürükleyip götürüyordu. Çığlık atıyor, inliyor aÄŸlıyorlardı. Kürtler ise bize ateÅŸ ediyorlardı. Anneler çocuklarını unuttular…” (Varduhi Margar Potikyan. 1912 Van doÄŸumlu) 

“Açlık, hastalık hüküm sürüyordu. DiÄŸer yandan Kürtler de bizi soyuyorlardı; altın arıyorlardı. ‘yok’ diyeni öldürüyorlardı. Öyle ki göç yolunda bir çok insan yok oldu.” (Vardges Melik Aleksanyan. 1911 Van doÄŸumlu) 

“Kürtler içeri girdiÄŸinde zavallı Ermeniler Beyin önünde eÄŸilir, atına yem verirlerdi. O yüzden de Kürtler Ermenilere iyi davranıyorlardı. Ama sonra Kürtler Ermenileri katletmeye baÅŸladılar.” “Biz onların yaptıklarını asla unutamayız. Biz, topraklarımızı geri vermeleri için haklarımızı talep etmemiz gerektiÄŸini çocuklarımıza öÄŸretmeliyiz.” (Tovik Tovmas BaÄŸdasaryan. 1901 Van, Hayots Dzor’un Hındıstan Köyü doÄŸumlu.) 

“Karışıklıklar baÅŸ gösterdi. Kürtler ÅŸehrin yollarında yolculara saldırıyorlardı. YaÄŸmacılık Kürtlerin doÄŸasında vardı.” (SiranuÅŸ Simon Tütüncüyan. 1906 Van doÄŸumlu) 

“Gelip, Kürtlerin, büyükbaÅŸ hayvanlarımızı götürdüklerini bize haber verdiklerinde tarladaydık. Evde top seslerinden bahsedildiÄŸini duyuyordum. Ben de duymak istiyordum; babam bana: ‘duvarın yanına git ve yere kulağını daya duyarsın’ dedi. Kulağımı yere dayadım sesleri duydum ve aÄŸlamaya baÅŸladım. Rus ordusu geldi; bunlar Kazaktı. Bizi Kürtlerden ayırt etmeleri için devamlı haç çıkarıyorduk.” “…Gecenin bir saatinde iki Kürt kardeÅŸten biri amcam Nazo’yu vurdu; amcam yere düÅŸtü. Babam ‘çocuÄŸu al’ diye beni anneme atarak Kürt’ün üzerine saldırdı; tüfeÄŸini elinden alıp onu öldürdü.” “… Babam yaralı sırtıyla ahırın kapısına dayanmıştı; zira 40 kadar Kürt kapıyı açıp içeri dalmak istiyor, ama baÅŸaramıyordu. O gürültü üzerine, Bey’in karısı dışarı çıktı ve o kadar insanın bir tek Ermeni’ye saldırmasından dolayı onların hepsini ayıpladı ve ÅŸöyle konuÅŸtu: ‘Benim evimde Ermeni kanı dökülmeyecek. Babam o kadının beyin karısı olduÄŸunu anlayıp kapının arkasından çekildi ve kapıyı açtı. Kürtler içeri dalıp babamı ikinci bir defa vurdular. Babam hemen ölmedi. O beni çok sever öperdi; be de onun cebinden ceviz çıkarıp yerdim. Anladığım kadarıyla amcam gece ölmemiÅŸ; gidip tezek ambarına girmiÅŸ, saklanmış. Sabah Kürt’ün kızı yakacak almak için geldiÄŸinde amcamı görüp bağırmaya baÅŸlamış: ‘burada Ermeni var ‘ diye. Kürtler üstüne saldırıp amcamı öldürmüÅŸler.” “Kürtler gelip güzel Ermeni kadınlarını ayırıyor, çekiÅŸtirerek götürüyorlardı. Bu yüzden kaçırılmamak için o kadınlar çamur sürüp yüzlerini karartıyorlardı. Ahırın önünden bir dere akıyordu; bizim gruptaki birçok kadın çocuklarını kucaklayıp suya atladı. BirçoÄŸu o ÅŸekilde öldü. Kürtler onların cesetlerini görünce canlı mı yoksa ölü mü olduklarını anlamak ve soymak için uzun demir ÅŸiÅŸlerle onların vücutlarını deliyorlardı.” “Üstümüze bir Kürt aÅŸireti, Celolar saldırdı. Onlar öldürmüyor, talan etmekle yetiniyordu. Bazısı güzel bir kadın seçiyordu, bazısı ise çocuk.” (NiÅŸan Sukyas Abrahamyan. 1908 Van, Alcavaz Artske Bölgesi, Ziraklu Köyü doÄŸumlu.) 

“Kürt Sait bizim evin damından içeri girmiÅŸ, dedemi kiriÅŸe baÄŸlamış, amcamı da öldürmüÅŸtü. DiÄŸer amcam bunu görüp Kürt Sait’i öldürmüÅŸtü. Bizimkiler mecburen Mandan köyünden Khrakonis’e göç etmiÅŸlerdi. Zira Kürt p…çleri bunu duysalar bizimkileri kılıçtan geçirirlerdi.” “Türklerin Ermenilerle ticari iliÅŸkileri vardı. Kürtlerin ise hiç kimseye faydası yoktu; birbirlerini dövüp öldürürlerdi.” (Azniv Aslanyan. Van, Arcak Bölgesi Kharakonis Köyü doÄŸumlu.) 

Kürtler üstümüze saldırdı. O manzara bugün bile uyumama engel olur. Åžimdi hastayım ve o manzara devamlı gözümün önüne geliyor. Amcamın iki oÄŸlunu sırtları birbirine dayalı olarak baÄŸladılar; götürüp vadiye indirdiler. MuÅŸ’tan Hınıs’taki evimize misafir olarak saÄŸ salim gelmiÅŸlerdi. Zavallı Mihran’ı ve Khaçik’i öldürdüler. Vadide yere serilmiÅŸ cesetler vardı ve kan oluk oluk akıyordu. On beÅŸ yaşında bir gencin elini kesmiÅŸlerdi; kan fışkırıyor, kendisi de ‘anacağım, anacığım’ deyip aÄŸlıyordu.” “Murad Nehrinin kıyısına çıktık. Bir armut aÄŸacı vardı; 30-40 kör topal yaralı insan koyun gibi orda, nehir kıyısında oturduk. Birden omuzlarında oraklarla Kürtler geldi; yaÄŸma peÅŸindeydiler. YaÄŸmaladılar. Bebeklerin kundak bezlerini açarak, ‘bu erkek mi’ diye soruyor, sünnet derisini görünce orağı boÄŸazına vuruyorlardı. O çocuklar boÄŸazlanmış tavuklar gibi kanlar içinde çırpındılar. Bunu bugüne kadar unutmadım. Birisi de benim başıma vurdu. Beni kadınların eteklerinin altına soktular.” (Hrant Hovhannes Gasparyan. 1908 MuÅŸ doÄŸumlu) 

“Suyun öbür yakasına batıya geçtik; büyük bir maÄŸaraya yerleÅŸtik. Kürtler zaten köylere girmiÅŸ, bütün Ermenileri kesiyorlardı; biz onları o maÄŸaradan görüyorduk. Ä°ki saat geçmeden Kürtler evimize ulaÅŸtılar; ulaşır ulaÅŸmaz saman, çalı çırpı, odun toplayıp kapının üstüne koydular; evi ateÅŸe verdiler.” “… Zavallı aÄŸabeyim dört ayak üzerinde kendisini çağıran Kürtlere doÄŸru geldi; ama Kürtler tarafından yeniden dört mermiyle vurulup öldü.” (MuÅŸeÄŸ Hovhannes Hovhannesyan. 1908 Sasun Talvoruk Bölgesi Karavank köyü doÄŸumlu.) 

“O Kürt sürüsü gece vakti köye girmeye cesaret edemedi. Sabah baktılar ki hiçbir direniÅŸ yok, öldürmek ve yaÄŸma yapmak niyetiyle kışın açlıktan uluyan kurt sürüsünün korumasız ve silahsız kurbanına saldırdığı gibi kendi kadınlarıyla birlikte vahÅŸice dört taraftan köye hücum ettiler. BaÅŸta sadece 70-80- yaşında yaÅŸlıları öldürüyorlardı. Daha sonra ergenlik çağındakileri de biçmeye baÅŸladılar.” “Güzel gelin ve kızlar, kaçırılıp zorla Kürtlere karı olmamak için yüzlerini kurum ve çamurla acayip bir hale sokuyorlardı. Ama çoÄŸu zaman bu da faydalı olmuyor ve birçoÄŸunu saçlarından sürükleyerek kendi yakınlarından ayırıyor ve götürüyorlardı. Her geçen dakika sokaklarda ve evlerde bulunan ceset yığınları daha da yükseliyordu.” “Kürtler, bizimkilerin sakladıkları malların altınların ve gümüÅŸlerin yerlerini göstermelerini talep ederek hem erkeklerden hem de kadınlardan birçoÄŸunu tutup iÅŸkenceyle öldürüyorlardı. GüneÅŸ batmış, fakat silah sesleri henüz dinmemiÅŸti ki halkın Nazik Gölüne doÄŸru kaçtığı haberi kadın ve çocukların arasına yayıldı.” “Annem erkek kardeÅŸimi ırmağın kıyısına, büyük bir kaya parçasının altına, yeÅŸilliklerin üstüne yatırarak bana onun yanından ayrılmamamı tembihledi. Kendisi ise Sıpadzor Ermeni köyüne biraz yiyecek temin etmeye gitti. Ama biraz uzaklaÅŸmıştı ki bir grup Kürt çığlıklar atarak küfrederek ırmağın kıyısına, vadinin içine dağılmış olan kadın ve çocuklardan oluÅŸan mültecilere ateÅŸ etmeye baÅŸladı. Vadi kadın ve çocukların feryatlarıyla inledi.” “… Sabah Kürtler gelip bizi buldular; gelin ve kızlara gözlerimizin önünde tecavüz ettiler. Kız giysileri giymiÅŸ bir oÄŸlan vardı onu da kız sanıp götürdüler; ama erkek olduÄŸunu fark edince onu da öldürmüÅŸlerdi.” (Sokrat Hake Mıkırtıçyan. 1901, Bitlis vilayeti Khılat –Ahlat- Bölgesi Prkhus Köyü doÄŸumlu.) 

Yukarıdaki alıntılar, yüzlercesinden sadece birkaçıdır. Bu kadarından bile anlaşıldığı üzere Ermeniler Kürtlerle tarihi bir husumet içinde bulunmaktadırlar. Büyük saldırının bir parçası olarak varsaydıkları Kürtlerle kolay dost olacaÄŸa benzememektedirler.
Åžimdilik görünen realite budur. Ancak temennimiz bütün hakların geçmiÅŸte yaÅŸananları bir tarafa bırakıp dost olmaları yönündedir. Zira insanlık, bütün güzelliklerin eÅŸit, özgürce paylaşıldığı ve dostlukların pekiÅŸtirildiÄŸi bir zeminde geliÅŸme gösterebilir. GeçmiÅŸ düÅŸmanlıkların ısıtılıp gündeme taşınmasının insanlığa iyilik namına verebileceÄŸi hiçbir ÅŸey yoktur. 

Eyyüp ALTUN

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
       Facebook'ta PaylaÅŸ       
Yorumlar
17 Nisan 2011 14:23

haci

degerli hocam ellerinize saglik cok hos bir paylasim sunmussunuz.
Burda sunu dile getireyim ki gorgu taniklarin isimlerini degistirip ahmet-mehmet,ali-veli yaptigimizda da benzer hadiseleri duyar ve okuyabilir ki bizler bu topragin cocuklariyiz ve hepimizde bu tur hikayelerle buyuduk diyebilirim.
unutulmamasi gereken olaylarin cereyan ettigi donem bir sitratesik donemde olmaktadir. savas doneminde taraflar oc alma girisimleri yapmis ve bu girisimlerde bir cok sucsuz insanda gereksizce nasibini almistir ki hepimizde biliyoruz bu tur olaylarda dunyanin nersedinde olursa olsun sucsuz insanlarda etkilenir.
Son paragraf taki guzellik icinde ayreten tesekkur etmek isterim ve ayni temenniler icerisinde oldugumuda ictenlikle belirteyim...
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Editör
Konuk Defteri
Ãœye Ä°statistikleri
Son Ãœye Vedtinc
Toplam 384 Ãœye
Son FotoÄŸraf
Solda İhsan,sağda Kenan Arslan ortada İsmail Koçak Rıfat Çalışkan Depremden önce Vanyolu caddesi - Ali Dağer 23.10.2011 Erciş Depremi İ.Tunç İ. Tunç ve İ: Mısırloğlu. foto: C. Albayrak Halil Emrah Macit
Finans
Alış Satış
EUR YTL YTL
USD YTL YTL
Spiritüalist