Erciş'in kurtuluş günü nasıl kutlanmamalı?

31 Mart 2012 16:36 / 2436 kez okundu!

 

Erciş'in kurtuluş günü nasıl kutlanmamalı?


Tarih Vakfı'nda çalıştığım dönemde 1998'de Mardin kent tarihinin yazılmasını amaçlayan bir proje yazmış ve yönetmiştim. Ortaya harika kitaplar çıktı: "Taşın ve İnancın Şiiri Mardin", "Şehir Dokusu ve Evler" ve "Mardin: Aşiret, Cemaat, Devlet". O sırada bir gerçek akademisyenlerimizce sürekli dile getirilmeye çalışılıyordu: Mardin'in kurtuluş gününün kutlanmasına gerek yok çünkü Mardin işgal edilmedi! Bu gerçeğe ulaşmak için 10 yıldan fazla bir zaman geçti ve sonunda Mardin, kurtuluş gününü kutlamayı bıraktı... Şimdi sıra Erciş'te ve kentin başka bir gerçeği kabullenmesinde...

3 yıla yakın bir süre (15 Mayıs 1915'den Nisan 1918'e dek) işgal altında kalan Erciş; yıllarca tek taraflı yazılmış resmi tarihlerin milliyetçi körükleri altında kötü müsamereler biçiminde, çocuksu kurtuluş günleri kutladı. Ermeni görünümlü işgalcileri öldürdü, zincirlenmiş genç kızları kurtardı, yerde yatan kendi vatandaşı olan "Ermeni"leri de tekmelemekten geri durmadı. Erciş ve yakın çevresinde parayla da olsa artık kimse "Ermeni" olmayı kabullenmeyince, uzak çevreden, meseleden habersiz gençler tutulmaya başlandı. Üç kuruşluk paraya kötü bir piyesin zavallı aktörleri olmayı ilk ve son kez kabul eden gençler, her defasında pişmanlıkla ilçeden ayrıldı.

Soru şuydu: Erciş daha ne kadar bu tür çocuksu, kötü müsamerelerin kurbanı olacak? Bu tür basitlikler, kadim kültürlerin toprağı olan bu diyara yakışıyor mu? 2007'de ercis.net'de yazdığım bir yazı şimşekleri üzerine çekti ama gerçeklerle yüzleşmeye cesaret edebilenlerin sayısı çok olmadı. Bu yazımı güncelleyerek sunuyorum.


Bu topraklara yakışmayan nedir?


Zincirle bağlı gelin kıyafetli kızın, parayla tutulmuş Ermeni rolü yapan çetecilerin elinden birkaç çatapat ile kurtarılması biçiminde yıllardır bıkmadan uygulanan ve bu haliyle kötü ilkokul müsameresi düzeyini aşmayan, derme çatma törenlerle kutlanacak bir kurtuluş günü, bu sorunun yanıtı olamaz mı?


Büyük ülke Türkiye'nin bu büyüklüğüne yakışmayan, vizyonsuz, ufuksuz kimi politikacıları tatmin eden, çağdışı, onun bunun hala süngülendiği kurtuluş günlerini artık bırakma zamanı gelmedi mi?


Bu tür törenleri görerek büyüyen çocuklarımızın, kimilerinin tam da istediği gibi birilerine kin duyarak gelişmesinden medet uman bir zihniyetin ruh sağlığından kuşku duymak gerekmez mi? Ermenilerin benzeri törenler yapmasını kendine örnek almak, gerekçe göstermek yerine Türkiye, büyük ülke gibi davranarak kendisi örnek oluşturamaz mı?


Büyük ülkenin evlatlarının, göl çocuklarının, Nuh torunlarının önerecek şeyleri, yeni sözleri yok mu bu konuda?


Her şeyden önce şimdiye dek yapılanların artık yapılmaması en büyük adım olmaz mı?


Parayla tutulan, Ermeni komitacısı rolünü oynayacak insan aramak zorunda kalan tertip komitesinin traji-komik sorunlarını artık geride bırakamaz mıyız?


Zincirlenmiş gelin kızı kurtarmak için kuru sıkı silahlar mutlaka patlatılmalı mı?


“Ermenileri” yere düşürüp sonra da süngüleyerek kendini tatmin yarışının doruklarına artık çıkmasak ne olur? Küçülür müyüz, büyür müyüz?


Alkışı aldıktan sonra yürüyüş kolu resmi zevatın önünden geçip giderken, ilgi başka yere dönünce, meseleyi fazla ciddiye almış yeni yetmeler yerdeki zavallı aktörleri tekmeleme yarışına girmese artık!


Ezberlenmiş bürokrat konuşmaları olmasa, aynı düşmanlıkların sıkıcı bir tekrarı üflenmese kulaklara…


Ne yapılsın?


Depremin vurduğu Erciş aynı ezberlerle mi dönecek meydana? Yaşadığı acılar artık onu olgunlaştırmıştır diye umutlanmasın mı insan?

Türkiye'nin ve dünyanın dikkatini çekecek; akıllıca kurgulanmış, zekice uygulanan etkinlikler yapılamaz mı?

Etkinliklerin ana vurgusu “barış” olamaz mı?


Bir Barış Anıtı açılabilir…

Kars Belediyesi'nin, heykeltıraş Mehmet Aksoy'a yaptırtmaya cesaret ettiği ama başbakanın "ucube" damgasından sonra arkasında duramayıp yıktırdığı türden bir insanlık abidesi belki… Bu cesaret Erciş'e yakışır. Heykelin üstüne de şöyle yazılabilir: “Bu insanlık anıtı; geçmişte, bu yörede yaşamını yitirmiş Ermeni, Kürt, Türk tüm insanların ortak anısı içindir. Bu topraklar artık ebedi olarak dostluğa, kardeşliğe ve barışa adanmıştır!...”


Her yıl 1 Nisan'da bu anıtın önünde Türk, Kürt ve Ermeni toplumundan kişiler buluşup ortak nöbet tutabilir. Bizim bu adımımız, Ermenistan'daki anıtta da benzeri biçimde, kin değil, barış temalı bir tören yapılmasını sağlayamaz mı? Büyüklerin, kendine güvenenlerin, haklılığına inananların ilk adımı atması anlamlı olmaz mı?

Bir Barış Müzesi açılabilir.

Bu müze Van'da ya da Erivan'da var olanlar gibi olmamalı ama. Karşılıklı olarak kim ne kadar adam öldürmüşün çetelesini tutmak, iskeletler, kuru kafalar sergilemek yerine, 1000 yıl birlikte yaşamış halkın, birbirinden ne aldığını ne verdiğini, Anadolu'nun ortak kültürüne kimin ne kattığını anlatan, birlikte yaratılmış ölümsüz eserleri saptayan bir çaba içinde olsak daha iyi olmaz mı?

Müzikleri, müzisyenleri, dilcileri, tarihçileri, tiyatrocuları, futbolcuları ile geçmişin güzelliklerini öne çıkarıp, coğrafyamızdaki kadim halkların geleceğe umutlu bakmasını sağlayamaz mıyız?

Emin olun ki çocuklarımız için daha güvenli, daha sıcak, daha mutlu bir dünya bırakmanın yolu buradan geçiyor. Tersini hayal bile etmek istemeyiz. Ama ben bir Erciş Müzesi hayal ediyorum doğrusu. Şimdilik gerçeği biraz uzaklarda da olsa, Sanal Erciş Müzesi açılmış bile…

Barış Treni'ninde Ermenistan ve Türkiye çocuk heyetleri her yıl buluşamaz mı?

Kurulan bu kültür bağı, karşılıklı olarak iki topluma umutsuzluk değil umut aşılayabilir. Gençlerin, çocukların şöyle düşünmesini sağlamak bizim ellerimizde değil mi: “Babalarımızın dedeleri, bu coğrafyada geçmişte hem bin yıl yan yana yaşayıp güzellikler üretti hem de büyük acılara yol açan, trajediler getiren savaşlar yaptı. Biz savaşları ve büyük acıları içimize gömüp, geleceğe bakmak istiyoruz. Barışın coğrafyasını başka türlü yaratamayız!”

İnsanlar artık enerjilerini kin, intikam ve nefret üretmek, üretilenleri yaşatmak için harcamak yerine barışa, güzelliğe, umuda, karşılıklı kültürel, manevi ve maddi zenginliğe, refaha akıtsalar, herkes daha mutlu olmaz mı? İnsanlık rahat bir nefes alsın! Yorucu, geriletici nefreti diasporanın en aşırı kesimlerine bırakalım, hatta onları da anlamaya çabalayalım; çünkü o diaspora Ermenistan'ın değil, Anadolu'nun diasporasıdır; o trajedi, bu topraklardan dünyaya saçılmış, yurtlarından sürülmüşlerin büyük acısıdır. Bize düşen barışın güvercinlerinin önünde eğilmektir, onların ürkekliğinin nedenlerini aramaktır, bu kardeşlik arayışının en cesur neferini, Hrant Dink'i öldürenleri lanetlemektir.

Tarihten istersek kan çıkarabiliriz, istersek gül

Avustralyalıların, Yeni Zelandalıların torunlarından daha kindar ve vefasız olamayız. Onlar üstelik yenildikleri topraklara olan özürlerini ve ölen yakınlarının anısına saygı gösteren Anadolu insanına şükranlarını sunmak için akın akın yurdumuza, Çanakkale'ye gelirken… Türkiye'nin, kimi komşularıyla sınırının kapalı olması kabul edilebilir mi? İstesek açmak için bin neden bulabiliriz, tıpkı kapalı tutmak için ileri sürülecek -ki bir kısmı da haklılık payı taşıyabilecek- bin neden olduğu gibi… Unutmayalım ki, tarihten istersek kan çıkarabiliriz, istersek gül! Yeter ki biz ne istediğimize karar verelim.

Kurtuluş günlerimizin anlamlı olmasını istiyoruz muyuz?

Depremle yaralanmış Erciş için ne yapılsa azdır, ne yapılsa başımızın, gözümüzün üstünedir. Herkesin aynı türden yardımlar istemesi de aynı türden yardım yapması da verimsizliktir. Sıra dışı çabalara daha çok ihtiyaç var.

Daha çok Hayal Bilgisi'ni, ağustos böceklerimizin yeniden ötmesini, Doğa Gözcüleri'nin canlanmasını istemeliyiz. Sanal Müzemizi gerçeğe çevirmeli, göl diyarı sözlüklerini dünyaya açmalıyız.

Erciş'in en önemli ihtiyacı dün olduğu gibi bugün de kaliteli bir kültür-sanat merkezidir. Bunun için ne yaptığımız çok önemlidir. Evlerimiz bir biçimde yapılacak, bu kış bitecek ve her anlamda bahar elbette geri gelecektir. Karnımız bir biçimde doyacaktır ama ya gönlümüzün, beynimizin, ruhumuzun ihtiyaçları? Sinema, tiyatro, kütüphane, müze, heykel atölyesi, sergiler için galeri, konserler için salonlar? Bunları içeren bir kültür merkezi yaratabilen Erciş, il olmasa da olur...

Bir zamanlar atletizmde başarıdan başarıya koşan gençlerimizin közünden yeni ateşler yaratamaz mıyız? Atlet çocuklarımız için dev bir kampanya açıp, yanlış şenliklere harcanacak parayı onlara ayırmak, bu kampanyaya, tüm Türkiye'yi, tüm dünyayı eklemek cesurca ve yaratıcı olmaz mıydı? Yeter ki biz görmesini bilelim…

Kim bilir, belki Erciş'in gerçek kurtuluşu onların açtığı bu başarı çizgisindedir… Onlar böyle uçar gibi koşarken, belki bize bir şeyler anlatmak istiyorlardır… Onları biraz anlamaya çalışsak daha doğru olmaz mı?

Öneriler, etkinlikler listesi uzatılabilir. Eminim ki her akıllı Ercişli, hayali geniş her göl çocuğu, yepyeni buluşlarla ortaya çıkabilir. Ancak önemli olan kurtuluş günlerindeki kısırlığa, insanların süngülenmesi rezaletine bir son vermek değil midir? Kentimiz bunu anlayacak ve yaşama geçirecek cesur yöneticilerine sahip midir? Burada seçilmiş ya da atanmış sorunu yoktur! İyi yürekli, ufku geniş, gerçekten barışçı olup olmamak sorunu vardır.

Bunları uygulamak için çok geç kalındığı açıktır. Depremin acıya boğduğu topraklarda, başka acıları komediye dönüştürmemektir bize yakışan. Dozu abartıp, dünyayı üstümüze daha fazla güldürmesek iyi olmaz mı? Kamyondan yapılmış tribünler, süngülenen sahtekarlıklar bu yıl olmasın bari. Sadece biraz özenli olmak yeter! Bunu istemek, çok şey mi istemektir?

Ercişli olmak acılarını damıtıp, ondan kin ve düşmanlık değil, barış ve dostluk çıkarmaktır.

01-04-2012

(Yazının ilk biçimi 29 Mart 2007'de yazılmıştır.)

İlhami Mısırlıoğlu

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
       Facebook'ta Paylaş       
Yorumlar
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Editör
Konuk Defteri
Üye İstatistikleri
Son Üye Vedtinc
Toplam 384 Üye
Son Fotoğraf
Bulamaçtan Erciş kuzucuklar GENÇLERİ KAYNAŞTIRMA ADI ALTINDA HALISAHA  FUTBOL pişikler Ahlat mezar taşları Karatavuk Köyü-Yağlık Mezrası (R.Özpınar-köy öğrt) Deprem. A. Akar Halil Emrah Macit
Finans
Alış Satış
EUR YTL YTL
USD YTL YTL
Spiritüalist