Van nasıl bir kenttir?

14 Mart 2010 16:41 / 2895 kez okundu!

 


Ekşi Sözlük’te Van üzerine yazılan kısacık ama muhteşem önyargılarla dolu bir not gördüm. Dayanamadım, bir tür yanıt verdim sözlükte. Şimdi o notu ve yanıtımı sunuyorum.

VAN NASIL BİR KENTTİR?

Van başlığına eklenen Van kötülemesi -“eleştiri” diyemiyorum çünkü eleştiri biraz başkadır- şöyleydi:
“canavarla popüler olmaya çalışan, uyuşturucu ve pkk ile arası çok iyi olan, kaçak elektrik kullanıp bizim daha yüksek faturalar ödememize sebep olan, 3 çeşit yiyip doyacakken 100 çeşit kahvaltılığıyla görgüsüzlüğü kültürmüş gibi gösteren, zamanında on binlerce türk'ün katledildiği, şimdi de kalan 3-5 türk ailesinin göçe zorlandığı, mustafa bayram'larını unutmadığımız bir ilimizdir.

en güzeli de ruhi su'dur.” 

-----------------------------

Bir kenti eleştirmek ve kötülemek arasındaki fark.
Van gerçekten bu notta sözü edilen gibi bir yer midir? Yoksa bunlar gerçeğin sadece bir yanı, üstelik de önyargıyla algılanmış biçimi midir?
İşte Ekşi Sözlükteki yanıtım… Sözlükte özel isimler de, cümle başları da küçük harf olduğu için yazıdaki bu kısımları değiştirmedim… 

“önyargılarımızla hakkını yemememiz gereken kent:

1. her ilimizin bir şeyiyle popüler olmaya uğraşması gibi bu ilimiz de canavarıyla popüler olmayı başardı. en büyük desteği reyting canavarı televizyonlarımız, canavar avcısı teksoy’larımız ve bunlarla eğlenerek popüler olmaya çabalayan insanlarımızdan almış ilimizdir; tek suçu birazcık şark kurnazlığıdır ve bunu loch ness gölünde değil de van gölü'nde denemesidir; ayrıca bu canavarın, tufan sonu nuhungemisi'ndeki eşi ölmüş tek hayvan olduğu için üzüntüden ve aşk yüzünden suya atladığını, bir başına çoğalmayı başardığını ve onu, ancak ona bakmadığınızda görebildiğinizi de anımsatmak isterim. bakışlarınız ona döndüğü anda sadece gölü görürsünüz.

2. “van, kaçakçılık, uyuşturucu ve pkk açısından seçilmiş kenttir” deniyor; durum şöyle: sınır olmuşluğu onun elinde değildir, daha karmaşık ilişkiler ağı onu kimi rastlantılar ve zorunluluklar sonucunda sınır yapmıştır; özellikle kaçakçılık konusunda sınır kentlerinin kaderi bellidir, çok çok özel önlemlere rağmen bu dünya da da böyledir ne yazık ki; üstelik bu, van'ın ve vanlıların övündüğü bir şey değildir; uyuşturucu ağı ise van'ı da türkiye'yi de, ortadoğu'yu da aşan bir zincirin işidir; ona kafa tutmak kolay değil; vanlılar da türküyle kürdüyle aslında uyumlu insanlardır ve zaman zaman uyumsuzluk dertleri olmuşsa da, buna zorunlu uyum sağlamışlardır. bu kirli ticaretin zincirini kırıncaya dek ne yazık ki oradan kimileri zincirin baklası olmayı yeğlemişlerdir; çünkü yaşam onlara çok da başka seçim imkanı zaten vermedi, vermiyor; pkk konusuna gelirsek, bu da onların isteyerek seçtiği değildir; 80 küsur yıllık cumhuriyetimiz 1922 ve 1923'lerde başka konuşup, 1924 anayasası ile kürt’lere kazık atınca, ardında da halife'nin kovulması üstüne gelince, biraz da bilinçli olarak onları isyana teşvik edip sonra da ırmakları kanlarıyla suladığımız için, o topraklarda türk’lerden eski olduklarını unutup onlara yabancı muamelesi yapmaya kalktığımız için, 12 eylül'ün kibar hapishane yönetimleri içinde en azgını olarak diyarbakır'ı seçtiğimiz için; dillerini yasakladığımız, köylerinin isimlerini değiştirdiğimiz, çocuklarına istedikleri isimleri koymalarını engellediğimiz, o bölgenin korkunç biçimde önce sefaletin, sonra yıkımın yurdu olmasına katkıda bulunduğumuz için, pkk'yı bizler belki de ellerimizle, altın tepsi içinde sunduk onlara; bu gerçekle yüzleşmekten deli gibi kaçanları bu sözlük de iyi tanıyor zaten. bu ülke bunu kabul etse rahatlayacak, ama yüzleşmeye daha var... mustafa bayramlar ise derin devletin emrindeki zavallı piyonlardır, arada bir çalıntı baldan bir parmak yemenin cezasını da fazlasıyla çekerler.

3. kaçak elektrik kullanma meselesi, son dönemlerde bilinçi ırkçıların ve onların tuzağına düşüp onların davulunu bilmeden çalanların en mühim argümanlarından... böylece de sıradan ortalama insanı kürt’lere karşı kışkırtmak için pek etkili bir yol bulduklarını sanırlar ne yazık ki.... ama durum bu değil, onlar haklı değil! çünkü kaçak elektrik kullanımında onları istatistiklerde küçük bir farkla öne iten nokta, ülkemizin geçmiş tüm yönetimlerinin günahlarının toplamından türemiştir. şu an bile van'da kesintisiz elektrik neredeyse yoktur. durmaksızın kesilen elektrikler insanları isyan ettirir, oradakiler ise başka şeylerin acısını böyle çıkarıyor. batıdakiler gecekondu yaptılar, yapıyorlar, doğudakiler ise kaçak elektrik kullanıyor. budur. haa, bu arada örneğin kürt topraklarının ortasına kurulan keban barajı, 40 yıl boyunca ankara, istanbul ve izmir'in başta sanayi kesimleri olmak üzere can damarı oldu ve oraları elektrikle besledi ama keban baraj gölünün kıyısındaki kürt köyleri yıllarca elektrikten uzak kaldı. bu gerçeği anlayan bir kürt gencinin, diyarbakır cezaevi deneyiminden de geçerek başka ne olması beklenir? kaçak elektrik yükü bu topluma bir kaç yüz milyon tl'ye gelmiş olsun, kürt sorunu ise bize 25 yılda 400 milyar dolara mal olmuştur. üstelik bu meseleyi çözmek için ortaya atılan girişimlerin karşısına dikilenlerin en önemli argümanı da ilginçtir, bu kaçak elektrik kullanımı meselesi... biraz daha zeka lütfen!

5. kendi evinde yediği kavut'u, otlu peynir'i, murtığa'yı, yumurtalı kavurmayı, bal ve kaymağı ve diğer kimi yöresel tatlarını, gayet akıllı biçimde yan yana getirdiği, iyi bir ambalaj içinde sunabildiği ve bunu bir gelenek halinde tüm türkiye'ye yaymayı başardığı için kutlanması gerekenleri aşağılama çabaları utanç vericidir. 20 çeşit kahvaltılığın içinden ayrıca kimilerini alıp almamak, kimilerini daha özel menü biçiminde öne çıkarmak müşteriye kalmıştır... kültür oluşturma çabalarında onları yüreklendirmek daha insani bir tavır olmaz mı?

6. “zamanında on binlerce türk'ün katledildiği” söylenen bu diyar, eskiden nüfusun önemli kısmının ermeni olduğu bir diyardı; 1000 yıldır o topraklarda yaşayan türk’lere karşılık neredeyse 2000 yıldır oralarda olan kürt’lerin diyarıydı. başkenti erciş olan 100-150 yıllık karakoyunlu devletinin türkmen kökenli oluşu ve o topraklarda kalan bir miktar devamcısının da - ki nuhungemisi de o kökten geliyor- hem devletimizin yanlışlıkları hem de o türkmen kökenli kentlilerin bir kısmının yanlışlıkları sonucunda oralarda tutunamayıp batıya göç etmesi aslında elbette acıdır ve bu göçte alışılmış ekonomik yasaların da etkisi olsa da, kürt’lerin belirli bir dönemden sonra daha bilinçli kimi zorlamaları da biliniyor. ama tehcir etme, göçe zorlama, mecburi iskan gibi konularda ne yazık ki henüz elimize su dökemez kürt’ler... özetle yüzbinlerce ermeni'nin topraklarından kovulması, yine yüz binlerce kürt'ün mezraları ve köyleri bombalanarak batıya bir anlamda sürülmesi - bu arada hem sür, hem de gittikleri yerde aşağıla... bu ne insanlık yahu!- ama van'ın özel durumunu unutmayalım. 1915 sonrasındaki ermeni’lerle müslümanlar arasındaki çatışmalarda toplamda 100.000 müslüman öldürülmüştür. bunun 30.000 kadarı van yöresindedir, yani 1/3'i... milyona yakın ermeni'nin tehciri, yüz binlercesinin yollarda ölmesi, öldürülmesi elbette korkunçtur. bunları onlarca şehre ve köye dağıtabiliriz. 100.000 müslüman kaybının da 2/3'sini böyle dağıtalım, 10 şu kente, 50 bu kente ama 30.000 ölü sadece van'a düşüyor... işte vanlıların neden ermeni meselesinde daha bir katı olduklarının açıklaması... ama buna rağmen her evin tapusunun en dibinde ermeni ismi vardır ve Van yöresinde türkler de kürtler de bu gerçekle yüzleşmemek için acılarının gölgesine sığınıp sert kalmayı tercih ederler, empati'den kaçarlar. devletimiz ise 1930 lar civarında bu yöredeki en can alıcı kentlerin nüfus memurluklarında ve kadastro dairelerinde tesadüfi yangınların çıkmasını ve tapuların geçmişlerinin önemli kısmının yangında kül olmasını organize etmenin, bir devleti devletlikten uzaklaştırdığını geç anlamıştır. şimdi devlet, kendi istediği kadarıyla yüzleşmek istiyor ama eğitim yoluyla yıllardır kandırdığı kişiler ve çocukları, onun politikasının karşısına milliyetçi engeller olarak çıkıyor. ne ironik!

7. bu topraklar muhteşem isimler yetiştirmiştir. ruhi su da bunların içinde, annesini babasını tehcirde, katliamda yitirmiş bir ermeni çocuktur. devlet onu alıp ankara'da büyütüp okutmuştur. bu “iyiliği”, devletin kimi suçlarını elbette ortadan kaldırmaz. örneğin cumhuriyetimizin, osmanlı'nın yaptığı bu katliama, bu insanlık trajedisine sahip çıkması gerekmezdi. bunu, halının altına süpürüp, tüm kendi genç kuşaklarını, tek taraflı bir "ermeni mezalimi" masalıyla yanlış yönlendirmesi büyük bir yanlıştı... tıpkı, sabiha gökçen'in de öksüz bir ermeni kızı olması gerçeğini reddetmek için yapılan komik çabalarımız gibi, bu gerçeği dile getiren hrant dink'i, türk düşmanı ilan edip öldürtmek gibi, biz bütün bu gerçeklerle de yüzleşmek istemiyoruz. bunun yerine, ezberlenmiş üç tumturaklı cümleyle van gibi muhteşem bir kenti batırmaya çalışıyoruz. ama orası o kadar güçlü ki, bunu ne güzel ki başaramıyoruz.

Van ve Erciş, tül ülkede hukuksal kardeşlik bağının en güzel örnekleri olacaktır.
www.ercisnet.com sitesinden, ilkelerimiz bölümünden şöyle bir bölüm aktarayım da bu yörenin derinliğini hissedelim: "… böylelikle büyük insanları doğuran bu göl toprakları, gemisine iskele olduğu nuh'u, mem ile zin'i yazan ahmede hani'yi, emrah ile selvi han'ı var eden ercişli emrah’ı doğuran bu topraklar yenilerini üretmeye devam etsin. toplum üstündeki etkisi kimi noktalarda hala süren saidi nursi'yi, olağanüstü sesli türkü baba ruhi su'yu, ülkemizin güçlü kalemi, çağdaş destancısı, adana doğumlu da olsa, ailesi ernis yakınlarından göçen bir kürt aşiretine dahil olan ve kendisi kültürel yönelimini bu geçmişten almış bulunan yaşar kemal'i ve kıymetli araştırmacı ercişli ali saraçoğlu’nu var eden erciş ve van gölü çevresi, bu topraklar, yeni araştırmacılar, yazarlar, şairler, halk ozanları ve türkücüler yetiştirmeye ancak böylelikle devam edecektir. bu toprağın insanı olan bizler ise, mezhep, din, dil, ırk, etnisite ve dünya görüşü ayrımı yapmadan bu değerlerin tümüne cesur ve geniş bir yürekle sahip çıkmalıyız. bu diyarda gerçek kardeşlik böyle yeşerir ve yeni fidanlar böylece boy verir verimli topraklarımızda. aramızdaki düşünce ayrılıklarını da usul usul tartışmaya devam ederiz. nasıl olsa insanoğlu yaşadıkça bu ayrılık sürüp gidecek, öyleyse birbirimizi bu kadar üzmenin ne anlamı var?"

işte bilinçli ercişliler ve yüreği geniş vanlılar meseleye böyle zengin bir bakışla, empatiyle bakıyorlar. onların bu bakışları ve davranışları da bize, bu yörenin hakkının teslim edilmesi için, gerçek hukuksal kardeşlik zamanının geldiğini hissettiriyor.

"erciş'in kaderine akılcı, sivil, demokrat ve estetik bir dokunuş için yola çıktık. amacın değil yolun bilincindeyiz. bu yoldan daha önce geçenler oldu. onların en kalitelilerinin deneyimleri bizim birikimimize dönüştü. iyi şeyleri örnek aldık, yanlışlıklarından ders çıkardık.

milliyetçiliklerin, ulusalcılıkların yararını görmedik ama zararını çok gördük. hem türk hem de kürt milliyetçiliği bizim uzak duracaklarımızdandır. bizler ercişliliğin önemine inananlardanız. hangi dinden, hangi inanıştan, hangi görüşten, hangi etnik kökenden gelirse gelsin, herkesi nuh çocuklarından sayıyoruz. nuh'un gemisi van gölü'ndan karaya çıktı. bu nedenle biz göl çevresinin zenginliğine inanıyoruz. insanı, hayvanı ve bitkisiyle bu çevrenin korunarak geliştirilmesi gerekir diyoruz. bunlar arasında uyum yeniden kurulmadan insanın insanla ve insanın çevresiyle, doğayla yeniden barışı sağlanamaz. sadece bu bile pek önemsediğimiz türk - kürt sorunlarının üzerindedir.

üstünde yaşadığımız topraklar binlerce yıldır insanlarla haşır neşir. yüzlerce etnik topluluk gelip geçti, az ya da çok izler bıraktı. hepsinin mirasını erciş'in ortak mirası sayıyoruz. urartu, ermeni, pers, kürt ve türk tüm uygarlıklar bu toprakların zenginliğidir. birini öbüründen üstün sayan zihniyet bizden uzak dursun.

ercişlilik, yurdunu ve bu toprakları sevmek içindir, birilerini ötekileştirmek, birini dilini, öbürünün dinini, başkasının kökenini küçümsemek için değil!

bu duygularla yola çıkıyoruz... tüm göl çocuklarının katkılarına açığız. burada hem öğrenci hem öğretmeniz.

hepimizin yolu açık olsun."

van'ı ve erciş'i daha iyi anlamak, türkiye için sadece kazanç olur. orada kurulmaya başlanan yeni tür hukuksal kardeşlik bağını, belki de ülkemizin her yanı örnek almalıdır. van üstüne döktürülen kolaycı ve aldatıcı cümlelerin bizi aldatmasına izin vermeyelim derim.

bence de, yolları açık olsun. 

İlkelerimiz

nuhungemisi

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
       Facebook'ta Paylaş       
Yorumlar
28 Nisan 2010 08:38

memobey

    Sayın Nuhun Gemisi,

    Hem Van' ı anlatmışsınız hem de Van'ın dokusunu da ifade etmişsiniz. Dokudaki hareketliliklerin etkileri üzerinde durmuşsunuz. Doku kavramı biraz anatomik duruyor ama bu kavram üzerinden düşüncelerimi ifade etmek istiyorum. Dokunun cinsi ve işlevi ne olsa da sahip olduğu vücuttan hariç davranamaz. Doku çatışması denen vakalar da oluyor ki o da yine vücudun aleyhine oluyor.  Hatta garip başka bir vaka ile de karşılaştım. Arkadaşımın birini anlattılar. 'Görsen tanıyamazsın'  'Ne oldu?' Dedim'. Saç, sakal,kıl, tüy hiçbirşey kalmamış .' Dediler. 'Kanser mi?'  diye sorunca 'yok kanser değil, kan hücrelerinde al ve ak yuvarlar arasında çatışma varmış, o yüzden.' Dediler. Ben de sonradan gördüm o arkadaşı, uzay filmlerinde uzaylılıra benziyordu. Hastalığın sebebi, stres ve gerginlik. Yani bir nevi karşılaşılan duruma karşı tahammülsüz vücut direnci. Netice;  vucüttan gidenler, insan kılığından uzaklaşma belki ağır  ama öyle diyelim yine diğer netice  insan kılığından uzaklaşma oluyor. Bu tıbbi olay, toplumsal hastalıklarla ne kadar örtüşüyor değil mi? İnsan uzvunun birbiri ile çatışması nasıl feci ise, insan nevi dediğimiz toplulukların da birbirine düşmesi o kadar fecidir. 

Akılda iz'an, kalpte vicdan gidince Allah korkusu da yoksa sınıf, cibiliyet, renk, desen tanımaz insanlığın böğrene zulmün topuzu iniveriyor. Paylaşılamayan hırs, söndürülemeyen inat, doyurulamayan göz oldukça kimde olursa olsun fark etmiyor. 

Yazınız, netameli konulara açık bir yazı. Etrafında dolaşılacak, çok su götürecek yazı. Kelimeler zamanın seyrine tabi dizildiğinden bu kadarıyla iktifa ediyorum. Saygılarımla .V. KOŞAR

 
   


 
09 Mart 2010 02:25

Van sadece Van değildir aslında. İçinde yığınla geçmiş kültür kalontılarını barındıran, bin yıl öncenin çeviri ordularının felsefe çağırı açtığı bir coğrafyanın parçası; yan kolu. Tabi kendi ikliminde soluklananlar  başka iklimlerin havasını solumadıkları için bundan tad almaları da beklenemez. Van'ı hakikiyle anlatmışsınız. Ağzınıza sağlık. Sevgiler, İsmet
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Editör
Konuk Defteri
Üye İstatistikleri
Son Üye Nihat
Toplam 383 Üye
Son Fotoğraf
23.10.2011 Erciş Depremi İ.Tunç NİHAT ÇAVUŞOĞLU 5-18 Aralık İst. Tepe Nautilus Alış Veriş Merkezi ulupamir. i. ö. o. - i.tunç 23.10.2011 Erciş Depremi İ.Tunç toki Akhtamar Kilisesi- bursa erçiş derneği kadınlar köfte gunu Halil Emrah Macit
Finans
Alış Satış
EUR YTL YTL
USD YTL YTL
Spiritüalist