Çocukları korumayın!

23 Nisan 2010 00:27 / 1771 kez okundu!

 


Aslında çocuklarla ilişki şiddetin tüm bileşenleri bir noktada topladığımızda doğudan batıya, devletten vatandaşa, okuldan eve süregelen bir zincirin halkalarını görebiliyoruz. Sözde koruyucu olan bu unsurlardan çocukları korumak daha mantıklı gözükmektedir.

 -------------0-------------
Şiddete maruz kalan tüm dünya çocuklarına… 

Gün geçmiyor ki çocuklar hakkında medyada kötü bir haber çıkmasın. Hemen her gün ya tutuklanan çocuklar, ya intihar eden ya da cinsel istismara uğrayan çocuk haberleri peş peşe servis edilmekte. 

Çocuktan al haberi, artık çocuktan haber yap durumuna dönüşmüştür. Fiziksel ve ruhsal yapılarından dolayı korumasız olan çocuklar, sürekli büyüklerin istismarına uğramakta, zayıf olan ruh ve fiziksel halleri onları daha da ürpertici durumlara düşürmektedir. Onlara ilişkin haberleri sıralamakla bitmeyecek bu durumu, yakın zamanda meydana gelmiş birkaç örnek, büyüklerin bile ruh hallerini kaldıramayacak ve insani olma inancını yitirtecek seviyededir. 

Hala yüreğimizde acısı dinmemiş olan, taş    attıklarından  dolayı uzun süredir cezaevlerinde tutuklu bulunan ve ağır cezalara çarptırılan çocukların, çocukluklarını kurtarmak için çabalayan “Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları” inisiyatifi çabaları sonucu yapılan başbakanla görüşme somut sonuçlar doğurmamıştır. “Devlet baba” hala onları çocuk olarak algılamamakta ve cezalandırmakta ısrar etmektedir. Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları” grubu ‘devlet baba’nın kabul etmediği o somut olgu üzerinde düşünmemizi sağlayacak bir toplantısında, Balçiçek Pamir’in,"beni asıl dehşete düşüren çocukların oradaki koşullarından dolayı ümitlerini kesmiş olmaları. Bu çocuklar, ailelerine 'Beni unut, boş ver, artık benden bir şey bekleme' diyorlar. Bu beni çok vuruyor" sözleri durumun hangi neticelere yol açtığını anlamak zor olmasa gerek.

Bu olayların vahametini üzerimizden atamazken en son gerçekleşen yüz kişilik tecavüz olayı toplumsal olarak çocuklara yapılan şiddetin en tepe noktalarından birini gösteriyor. Bu nokta da artık toplumun ve devlet babanın koruyucu olan özelliğini yitirmiş olduğunu; anne babaların çocuklarını teslim ettiği en güvenilir ortamlar olan okullarda bile müdür yardımcısının, kantincisinin, bakkal amcasının, sınıf arkadaşının, hacı dedesinin, bir askerin, bir polisin, esnafın sistemli tecavüz olayında rol aldığı görülmektedir. İki yıldır süren bir olayda bile halkın ne kadar duyarsızlaştığını ve olayı kapamaya, kimsenin duymaması için verilen tepkisizliğin boyutları insanın kanını dondurmaktadır. Söz konusu ilimizdeki çoğu kişinin bildiği bu olay iki yıldır devam etmekteymiş. Çikolata, şeker ve üç beş lira karşılığı çocuk bedenine sahip olacak kadar canavarlaşan bir toplumun üyeleri olarak kendimizi bundan nasıl soyutlayabiliriz. Muhakkak ki bu durum toplumsal algımızın görüntüsü oluyor. Bunu sadece o ilimizle sınırlamamak gerek. Bu sadece tablonun gözüken kısmı,kim bilir başka kısımlarda bilinmeyen ne vahim olaylar var! 

Bir diğer korumacı yapı olan ailelerin de çocuklara karşı işlemiş olduğu suçlar küçümsenmeyecek derecededir. Bunlar, çocuk yaşta evlendirme, diri diri toprağa gömme, intihara zorlama; doğmuş bebeği terk etme, asansör boşluğuna bırakma, boğarak gömme ve daha nice vahşet verici şiddetlerdir.

Yaşamda, istisnasız birer güvence kaynağı olarak görülen aile, toplum, devlet sıralamasında çocuklara ilişkin şiddetin uygulanmayacağı kanısı ve bu konumların güvenirliği, insanların onlara yüklediği anlamla alakalıdır. Ne yazık ki bu sonsuz kredi bu kurumlara çocuklar üzerinde rahatlıkla ve oldukça örtük bir şekilde sistematik şiddeti uygulayabilme olanağı tanımaktadır. Oysaki tüm çocuklar kendi çocukları, bizim çocuklarımızdır. Daha bu algının farkında değiliz. 

Aslında çocuklarla ilişki şiddetin tüm bileşenleri bir noktada topladığımızda doğudan batıya, devletten vatandaşa, okuldan eve süregelen bir zincirin halkalarını görebiliyoruz. Sözde koruyucu olan bu unsurlardan çocukları korumak daha mantıklı gözükmektedir. 

Çocukları korumayın, onlara dokunmayın da! 

Not: Bu yazıda bahsedemediğimiz, hem ülkemizde hem de diğer ülkelerde benzer ya da farklı her türlü istismara maruz kalan tüm çocuklardan özür diliyoruz. 

Suat Çakan
23 Nisan 2010, Erciş

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
       Facebook'ta Paylaş       
Yorumlar
24 Nisan 2010 02:23

eyyüp

BARDAĞIN DOLU TARAFI

23 Nisan, yalnızca dünya çocuklarının bir araya gelip güldüğü oynadığı ya da kaynaştığı bir bayram değildir. Aynı zamanda bu önemli gün, Anadolu topraklarında ilk kez millet iradesine dayanan bir meclisin kurulmasının yıldönümüdür. Bu meclis ki Sevr’i kabul etmemiş, Anadolu’daki bütün kesimleri bir araya getirerek işgalci Avrupa’ya ilk karşı duruşun somut tavrını ortaya koymuştur. Bu alelade bir meclis değildir; emperyal emeller peşinde koşan Avrupa’ya karşı mazlum milletler adına gerçekleştirilen ilk karşı duruşun meclisidir. Bu meclisin başlattığı mücadele üç yıl sonra zafere ulaşmış ve Avrupa’ya ilk yenilgiyi tattırmıştır. Lozan, Avrupa’nın bir sömürge halk karşısındaki ilk yenilgisinin tescili anlamına gelir. Daha sonra dünyanın diğer sömürge ülkeleri (Asya, Latin Amerika ve Afrika mazlum halkları) Avrupa sömürgeciliğine karşı koyuşun mümkün olacağını görerek mücadeleye girişmişlerdir. 23 Nisan 1920’de dünyada on-on beş devlet varken bu tarihten itibaren verilen antiemperyalist savaşlarla bu sayı 200’ü bulmuştur ve bir dönem, yani klasik sömürgecilik dönemi sona ermiştir. Çocuklara gelince; Atatürk bu meclisin kuruluşunu bir bayram olarak nitelendirmiş, bu bayramı da çocuklara armağan etmiştir. Gelinen nokta Mustafa Kemal’in öngördüğü nokta değildir. 1950’den sonra ABD rotasına giren Türkiye milli kalkınma siyasetinden vazgeçmiş, dünya kapitalist sistemine eklemlenerek onun arka bahçesi olmuştur. Yani Türkiye’nin bu halleri Batıyla vardığı sonucu göstermesi bakımından önemlidir. Batının Türkiye’yi getirdiği nokta Sayın Çakan’ın haklı olarak sözünü ettiği noktadır.
23 Nisan 2010 01:31

Editor

Konuyla ilişkili Taraf gazetesinde çıkan bir haber:

AKP: 23 Nisan Pîroz Be - Taraf - Istanbul - 22.04.2010

18 yaşın altındaki yüzlerce çocuk cezaevindeyken 23 Nisan kutlamalarının eksik kalacağını söyleyen AKP’li gençler, çocuklara Kürtçe mektup yazacak.

AKP İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı Erkan Kandemir, 23 Nisan’da, cezaevindeki Terörle Mücadele Kanunu (TMK) mağduru çocuklara Kürtçe mektup göndereceklerini söyledi.

Taraf'ın sorularını yanıtlayan Kandemir, 23 Nisan Ulusal Çocuk ve Egemenlik Bayramı’nın muhataplarının aynı zamanda TMK mağduru çocuklar olduğunu, onlar cezaevinde olduğu müddetçe bu kutlamaların bir tarafının eksik olduğunu düşündüklerini söyledi.

“Lay lay lom” olmuyor
Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları’yla ortak çalışmalar da yaptıklarını söyleyen Kandemir “Cezaevindeki çocuklar nedeniyle, 23 Nisan’da ‘ne güzel bayram’, ‘lay lay lom’ havasını doğru bulmuyoruz. Buruk kutluyoruz” dedi. Kandemir sözlerine şöyle devam etti: “Önümüzdeki günlerde cezaevlerinde olan ya da cinsel istismara uğramış, mağdur çocuklara AKP İstanbul Gençlik Kolları olarak mektup yazacağız. Ama bu çalışmanın merkezinde TMK mağduru çocuklar olacak. 23 Nisan’da Yönetim Kurulu üyeleri TMK mağduru çocuklara yazdığı Türkçe ve Kürtçe mektupları İstanbul Sirkeci Postanesi’nden gönderecek. Ben de, zaten mektuplaştığım Diyarbakır Cezaevi’nde tutuklu olan 16 yaşında bir arkadaşımıza mektup göndereceğim.”

Kürtçe web sitesi
Kandemir ayrıca web sitelerinin Arapça ve İngilizce’nin yanı sıra Kürtçe de hazırlanmakta olduğunu ve il gençlik kolu bünyesinde Kürtçe kurs açmayı da planladıklarını söyledi. 1915’te Ermenilerin uğradığı Büyük Felaket’le ilgili olarak 24 Nisan’da Taksim’de yapılacak anmaya ilişkin bir çalışmalarının olup olmadığı sorusu üzerine ise Kandemir “Birbirimizin acılarına saygı duymanın önemli olduğunu düşünüyoruz” dedi. İstanbul’da yaşayan azınlıklarla birlikte üç günlük bir seminer yaptıklarını, bunun sonucu olarak kuracakları İstanbul Harmoni adlı web sitesinin hazırlıklarını sürdürdüklerini kaydeden Kandemir, “İstanbullular olarak, dün olduğu gibi bugün de sevgiyle birarada yaşamamız önemli. Web sitesinde bunları vurgulayacağız. Ortak tarihî birikimimizi, farklılıklarımızın getirdiği zenginlikleri ortaya koyacağız” dedi.

TUĞBA TEKEREK


Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Editör
Konuk Defteri
Üye İstatistikleri
Son Üye Vedtinc
Toplam 384 Üye
Son Fotoğraf
BURSA ERCİŞLİLER DERNEĞİNİN ANKARA GECESİ ZİYARETİ zohrap bakbak ve eşı gecen yılkı piknikten gorünum Ulupamir el sanatları 5-18 Aralık İst. Tepe Nautilus Alış Veriş Merkezi Ali Dağer Özkan OLCAY Halil Emrah Macit
Finans
Alış Satış
EUR YTL YTL
USD YTL YTL
Spiritüalist