Hayalimdeki Erciş

26 Kasım 2021 07:49 / 5933 kez okundu!

 

Hayalimdeki Erciş


Depremle birlikte bu yazı yeniden okunmalı... Arşivlere dönmek istiyorum bu yazımda. Yaklaşık 4 yıl önce ercis.net sitesine yazdığım ve oldukça ilgi çeken bir yazım vardı: HAYALİMDEKİ ERCİŞ. Ocak 2006'da yazdığım yazıyı 6 ay sonra kimi değşikliklerle yeniden yayınlamıştım. Şimdi o siteyle birlikte karanlığa gömülmesin istedim ve arşivimden çıkarıp küçük düzeltmelerle size ulaştırıyorum. Erciş üzerine hepinizi barışçı, güzel hayaller kurmaya çağırıyorum.

Tarih: 02.06.2006 Saat: 10:14
ercis.net

Ülkeler gelişiyor, kentler gelişiyor... Hayaller de... 6 ay önce Erciş üstüne yazdığım HAYAL -1 adlı yazımı okudum ve değişen hayallerimi yansıttığım yeni bir yazıya dönüştürdüm. İşte okuyacağınız yazı budur ve yeni hayallerimi barındırmaktadır. Hayaliniz bol olsun, sihirli formüle ulaşan düşleriniz yaşama geçsin, gerçek olsun. Hayallerimiz kadar varız çünkü ve hayal ettiğimiz sürece... Sevgiyle kalın! İ. Mısırlıoğlu

Hayallerimiz kadar varız çünkü ve hayal ettiğimiz sürece…

İşte hayalim:

Erciş ilinin en küçük ilçesi olan Çelebibağı'na gidiyoruz. 5 yıl önce İl olmayı başaran Erciş'e bağlı diğer ilçeler de şöyle: Merkez, Adilcevaz, Çaldıran, Muradiye ve Patnos. Daha il olmadan büyük bir atağa kalkan Erciş İl olduktan sonra müthiş bir gelişme göstermiş. Politik sürtüşmeleri en aza indirmeyi başarıp kendi içinde ilginç bir birlik kuran Erciş geçen zamanda her şeyden önce bir bisiklet cenneti olmuş.

Çelebibağı ile aradaki iniş çıkışlar hariç Erciş neredeyse dümdüz bir ovaya kurulu, yemyeşil bir yer. Kavaklardan dolayı kentte evleri görmeniz olanaksız gibi. Bir önceki Belediye Başkanı'nın inadıyla Erciş bisiklete kavuşmuş. Bu süreçte bir başka bisiklet cenneti olan Hollanda'nın Horn kentinin (Erciş'in kardeş kenti) desteği de alınmış. Tek tük bisikletten, bisiklet ordularına geçilmiş. Kentin tüm yolları genişletilmiş ve yolun bir bölümüne özel bisiklet yolu yapılmış. Kızlı erkekli Ercişliler, diğer bölgelerde de özel bisiklet yolu olsa neredeyse tüm gölün çevresini bisikletle gezecekler. Biraz güç bazı etapları olsa da, 2. Van Gölü Bisiklet Turu da zaten bir hafta sonra başlıyor. Üstelik bu kez tüm Türkiye'den, Avrupa'dan ve Doğu'daki yakın komşulardan -şimdilik amatör- bisikletçiler de katılımcı olacaklar. Biz araştırmacılar grubuyla birlikte bisiklet pedallarına bastıkça ter dört bir yanımızdan fışkırıyordu. Bereket önümüzde ve arkamızda iki büyük minibüs geliyor. Bir sağlık ekibinin de bulunduğu birincisi yorulanları toplamak ve diğeri de bisikletleri koymak için. Yaşıma aldırmadan inatla dişimi sıkıyor ve içimden "bir kaç kilometre daha..." diyorum.

Erciş'teki Urartu Üniversitesi'ne bağlı Halk Bilimleri Fakültesi'ndeki Emrah Kürsüsü, Emrah ile Selvi Han'ın 500. Yılı nedeniyle büyük etkinlikler planlamış. Tüm Türkiye'den gelen bir grup araştırmacı ve akademisyen ile birlikte onun yaşadığı yöreye gidiyoruz.

Çelebibağı ilçesinde eski Erciş'in simgesi olan kale bulunuyor. Sık sık Van gölü'nün yükselmesi çevre insanların bilincinde hep bir Nuh Tufanı sendromunu beslemiş. Burada her küçük olayın halk arasında kıyamet alameti sayılması, biraz da bundan galiba...

Erciş Kalesi

Ve tarihi mezarlığa varıyoruz. Mezarlık hala bir yarım ada ama çevresi bakımlı, kıyıda bir motor ve başında bir turizm polisi bekliyor. Topluca motora doluşup karşıdaki adaya, Erciş Kalesi'ne gidiliyor.

Yolda turizm polisi anlatıyor: Biz Erciş Valiliğine bağlıyız, üç aydır eğitim alıyoruz, polislerin içinden Salmanağa Ermeni Kilisesi, Karataşlar mevkiindeki 
çivi yazılı kayalar
kümbet 
ve Çelebibağı'nda 
(kalede ve tarihi mezarlıkta) olmak üzere gönüllü 4 kişiyiz. İlk verilen bilgilerden sonra kendimiz kitaplardan ve internetten araştırıyoruz. Kimi arkadaşlar ilk başta polisliğimizle dalga geçiyordu ancak biz işimizden memnunuz. Eserleri korurken aynı zamanda rehberliğini yapıyoruz…

Kalenin olduğu adaya varıyoruz. Küçücük bir adacık. Eskiden yani çocukluğumda, büyük burcun kıyısında piknik yaptığımı söyleyince bakışlar üstüme dönüyor. Çelebibağlıyım diyorum. Beni Polis kurtarıyor: Urartu'dan kalma kale sonraları çok sayıda medeniyet tarafından kullanılmış, Karakoyunlulara başkentlik etmiş. Matrakçı Nasuh’un Beyan-ı Menazil adlı eserinde (1534) kalenin çok güzel bir minyatürü var. Osmanlı zamanında, 200 yıl kadar önceleri, suların sık sık yükselmesinin ve akınların yıprattığı kale sonunda terk edilmiş ve Ermeni köyü olan ve biraz yüksekte kurulmuş Eganis'e taşınılmış ki sonradan oranın adı da Erciş'e dönüşmüş. Erciş'te kimileri hala anlatır, der ki, benim atalarım kale halkındandı, diye...

Kalenin büyük burcunun dibinde yamuk bir küp şeklinde büyük bir taş var, Ahlat taşıymış, çelik bir plaka yapıştırılmış, Türkçe, Kürtçe ve İngilizce kısa bilgi yer alıyor, onların üstüne de vidalarla kalın bir pleksiglas döşenmiş, koruyucu olarak. En altında da hala görmediyseniz mutlaka görün denerek, Salmanağa, Zirnaki Tepe, Urartuca çivi yazılı kayalar ve Karakoyunlu kümbetlerinden söz edilmiş. Az önce polisin söz ettiği minyatürün de bir kopyası yapılmış. Herkes hizmetten memnundu. Sessizce dağıldık küçük adaya ve kendi kuyularımıza dalıp gittik.

Kıyıda göçmen kuşlar, flamingolar saygı duruşunda gibiydi... Bir dönem kuş gribi salgını nedeniyle yörede büyük bir kanatlı katliamı yaşanmış, göçmen kuşlar da çevreye büyük korku salmıştı. Şimdi kuşlar, derdinden ölmüş, ölürken öldürmüş kardeşleri için sessiz bir tören yapıyorlardı sanki. Nuh’un Gemisi'ne iskele olmuş, bu nedenle bitki, hayvan ve insan yönünden büyük bir çeşitliliği barındıran bu topraklar nice uygarlıklara ev sahipliği yapmış, kim bilir nicesine daha yapacaktı.

Bir kişi soru sordu: Urartu'dan kalma bağlar varmış? Polis utangaç biçimde yanıtladı: Bir dönem Urartu'nun bağlarının kökünü kurutmuştuk ki sonrasında hepimizi Urartu'nun laneti çarptı çünkü bağları bozup kötü evler yaptık... Fakat şimdi değişti her şey. Bir kaç kişi var, yıllar önce göçtükleri Erciş'e dönüp toprak aldılar ve yeni bağlar yaptılar, bilimsel çalışıyorlar. Kurdukları şarap fabrikasının ünü Türkiye'yi çoktan aştı. Erciş'in siyah üzümü çok özeldir. Üzüm için azıcık erken ama isterseniz sizi Eleziz Mısto'nun bağına götürebilirim. Herkes üzümlerin tadı ağzındaymış gibi yutkundu. Motorun patapatları, martıların sesine karıştı.

Çelebibağı'ndaki ünlü mezarlıkta muhteşem mezar taşları, olağanüstü motifler arasında kaybolup gittiler. Kimileri sessizce mırıldandıkları dualar ile geçmiş ve gelecek arasında köprü kurdu. Ben de bu toprakta yatan dedem ve onun atalarını düşündüm, iyiliğin bu toprakların temeli olması için dua ettim. Topluca Emrah'ı ve Selvi Han'ı da anıp Erciş yoluna döndük.

Bisikletleri minibüse yüklemişlerdi. Kalenin heybeti herkesin yüzüne vurmuştu. Suskundular. Yol boyunca çevrede kutlama yapan gençleri görünce polisimiz yarı övünerek yarı utanarak açıkladı: " Erciş Birliği hiç yabancı sporcu kullanmadan Birinci ligi ortalarda tamamladı da..." Minibüste yol boyu kendilerine nefis bir müzik eşlik etti. Sorulunca şoföre: Diyar adlı bir grubun Gûle Neçe albümünden Hawar Pîro adlı Kürtçe şarkısı olduğu öğrenildi. Yürekleri burkan bir şarkıydı, kimilerinin anlamadan gözleri doldu. Bugün kulaklarımızın pası silinmişti… Türkçe, Kürtçe, Urartuca, Ermenice, Osmanlıca… Dillerin harmanıydı bu topraklar, kültürlerin kardeşliği…

Güzel bir tartışma yaşandı bağa gelmeden. Geçmişteki acıları değil güzellikleri öne çıkarmakta birleşti herkes. Yarın sabah önce Barış Anıtı'na gideceğiz sonra at şenlikleri için yaylaya diye söze karıştı turizm polisi: Barış Heykeli 5 yıl önce yapıldı. Mehmet Aksoy'un yıllar önce Kars'a yaptığı "İnsanlık Abidesi" bazı kendini bilmezlerce taşlanınca buraya Zırnakol Tepesi'ne taşındı. Biliyorsunuz orada bir kentin temeli atılmış Urartu zamanında.. Ama her nedense kurmaktan vazgeçmişler. İzleri hala duruyor. İşte barış heykeli orada ve üstünde de şöyle yazıyor: “Bu insanlık anıtı geçmişte, bu topraklarda yaşamını yitirmiş Ermeni, Kürt, Türk tüm insanların ortak anısı içindir. Bu topraklar artık dostluğa, kardeşliğe ve barışa adanmıştır!”

Bağdaki üzümler, geçen yılın üzüm pestili; geçmişin, geleceğin ve hayallerin tadına tat katmıştı. Urartu Karası adlı ünlü şarabı yudumlayanlar mutluydu. Bir kampanya yaparak kaleyi ve diğer tarihi eserleri özel korumaya aldıran Erciş halkının bu gayreti ise övülmeye değerdi doğrusu. Çocuklarımıza geçmişi gösterme şansını böylece hala kaçırmamıştık. Bu sayede de turizm Erciş'te çok gelişmiş, hem Erciş hem de Ercişliler bundan payını alarak zenginleşmişti. Purmak tarafı gelişmiş tesislerle donanmış, ayrıca Erciş'in Van ve Adilcevaz çıkışına da ardı ardına büyük ve lüks oteller yapılmıştı.

Göl kıyısındaki harika otelimize dönerken, çevremiz bir anda kızlı erkekli çocuklarla kaplandı. Göldeki bir dizi deniz otobüsü ve feribot çevresinde temizlik yapmış, dönüyorlardı. Hepsi neşe içindeydi ve hepimizden kumbaralarına bağış aldılar ve yakamıza hem Türkçe, hem Kürtçe yazılmış rozetler taktılar: "Gölümüzü Temiz Tutalım, Van Gölü Canavarımızı Kızdırmayalım!" Doğa Gözcüleri adlı bir çevre kuruluşuna bağlı ve ilgi çekici tişörtler giymiş bu izci çocuklar ve gençler, hemen yakındaki, kendilerine ait izci kampında kalıyorlarmış. Kuş cennetinin, çevredeki çok özel endemik bitkilerin ve gölün incisi kefal balığının baş koruyucuları bunlarmış meğer! Yasaklara uymayan anne babalarını bile şikayet etmekten çekinmeyen bu gençlerle Ercişliler, Vanlılar ne kadar öğünse azdır.

Gece Emrah Kültür Merkezi'nin muhteşem konser salonunda olağanüstü bir bale izledik: Emrah ile Selvi Han. İki gün önce de ses ve ışık düzeni açısından Türkiye'nin sayılı salonlarından olan burada Aşıklar Şenliği'nin 4. 'sü yapılmıştı ve dudak değmez gösterisi izleyenlerin adeta dudaklarını uçuklatmıştı. Erciş artık Türkiye'de halk kültürünün korunması ve yaşatılması geleneğinin en önemli kentiydi.

Belediye Tiyatrosu da ikisi büyüklere biri çocuklara olmak üzere yılda üç oyun ile kültür merkezinin salonunda hizmet veriyormuş. Geçen yıl açılan bu büyük kültür kompleksinde çok sayıda sergi salonu, etkinlik odası ve bilgisayarla tüm dünyaya bağlanan büyük bir kütüphane vardı. Ayrıca Türkiye'nin en büyük on-line satranç merkezinde gençler, zaman zaman da konuk ustalar, tüm dünya satranççılarıyla internet üstünden karşılaşmalar yapabiliyordu. Yan taraftaki büyük inşaatın da Erciş Müzesi olacağını öğrendik. Her iki bina da devlet desteği olmadan Ercişli varlıklı bir hayırsever tarafından yaptırılmıştı. Ercişli Emrah'ın toprağında, Karakoyunlu Devleti'ne başkentlik etmiş bu toprakta artık uygarlık, köklerini derinlere salmış, gelişiyordu. Kürtçe, Ermenice ve Farsça'nın yaygınca kullanıldığı yörede Türkçe ortak dil olma özelliğini sürdürüyordu. Dil ve etnik köken ayrımı yapmadan bu topraklardaki kültürel mirasa bütün olarak sahip çıkılması ülkede adeta bir devrim etkisi yaratmıştı. Erciş artık bu konularda herkesin örnek gösterdiği yer durumundaydı.

Yarının programını düşünerek odama çıktım. Erciş'in, 5-6 yıl içinde ani bir atakla Türkiye'nin at ve atçılık merkezi haline nasıl geldiğini düşündüm. Yayla şenliklerinin ününü önceden duymuştum. Bir dönem Kırgız kökenli gençlerle Kürt kökenlilerin politik çekişmelerinin görüldüğü Erciş, şimdilerde yaylalarda iki tarafın at yarışlarına sahne oluyordu. Sürtüşme, yerini dostça ve sportmence bir çekişmeye bırakmıştı. İşte gelişme buydu galiba! Gece başımı yastığa koyduğumda Van denizinin muhteşem maviliğinde, Erciş’in yeşilliğinde kaybolup gittim.

İlhami Mısırlıoğlu 18/01/2006 ve 30/06/2006 İstanbul

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
       Facebook'ta Paylaş       
Yorumlar
01 Ocak 2011 08:30

haci

bu yaziyi bu gun ku gibi hatirliyorum ve her ne kadar bir hayaldan ibaret isede unutulmamasi gerekense hayaller belirlenen hedeflerin ham maddesidir. buda insanoglundan hayvanlar alemine kadarda gecerlidir. 
 en buyuk temnnimizde hayalimizdeki HEDEF'e kusursuz sekilde en kisa zamanda ulasabilmek olsun...
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Editör
Konuk Defteri
Üye İstatistikleri
Son Üye Vedtinc
Toplam 384 Üye
Son Fotoğraf
pamukkale Tevfik Balıkçı bursa erçiş derneği kadınlar köfte gunu 6 Erciş'te açmış bir lale Erciş, Kayalar mevkii, Urartu çivili yazısı Atilla Cengiz Ali Dağer- Anadolu Kadını heykeliyle Malik Bulut 23.10.2011 Erciş Depremi İ.Tunç BURSADA `Kİ ERCİŞLİ`LER 2010 PİKNİK ŞÖLENİ Halil Emrah Macit
Finans
Alış Satış
EUR YTL YTL
USD YTL YTL
Spiritüalist