Bir Tatlı Sada Sonrası

16 Haziran 2010 02:24 / 1193 kez okundu!

 


Kağıt üzerinde yalnızca fikir üretmek ya da düşünce karalamak değil biz kalem tutkunlarının işi... Bazen hayatımıza keyif katan anları biraz süslü cümle kisvesine büründürüp okuyucuyla paylaşmak da yazma eyleminin bir parçası. En azından benim için… Daha düne kadar, yaz toprağa merhaba diyeli, ruhumu dinlendirecek etkinliklere vakit bulamamaktan yakınıyorken şimdi yazacak bir şeylerimin olması ne enfes… Yüreğimin kuytu evinde baş köşeye geçmeye hak kazanmış cuma hatırası günü geldiğinde bana sitem etmesin diye iliştiriyorum beyaz zemine. 

Dedim ya, gün cuma… Takvimin en sevimli günü 4 Haziran’ı ağırlıyor. Heyecanla karışık bir özgüven duygusuyla atlıyorum eşikten. Soluğu Erciş Balık Bendi’nde alıyorum. Van Gölü’nün meşhur ve güzide balığı İnci Kefali’nin adına düzenlenen festivalin açılış programında sunum görevindeyim. Ses sisteminde meydana gelebilecek arızalar nedeniyle tedirginim. Neyse ki sahneye çıkınca şimdiye dek kullandığım mikrofonların en iyisiyle program sunacağımı anlıyorum. Suyun tatlı sesi eşliğinde yürütülen etkinlikler son bulduğunda katılımcılar soluğu sergilerde alıyor. Meşhur fotoğrafçılarımızın karelerinden, halı ve kilimlere, yağlıboya tablolardan Kırgız el sanatlarına kadar her şey mevcut. Geri kalanlara içimden keyif dileyip beni bekleyen ağabeylerime ve Ahlatlı misafirlerime merhabaya yöneliyorum. Soluklanmak ve midelerimize güzellik yapmak için bir balık tesisine varıyoruz. Serin bir çardakta kavak ağaçlarının bize hediye ettiği meşhur polenleri keyifsizce tabaklarımızdan ayıklayarak gıda ediyoruz balıkları. Yemek sonrasının beklenen çay molası için Van Gölü’nü de görmeye imkân tanıyan bir çay bahçesi seçiliyor. Tenlerimizi incitmemek için hafifçe estiğine kanaat getirdiğim naif bir yaz rüzgarı eşliğinde dünlere dair sohbet edilirken Ahlat’a yapılıyor akıllardaki yolculuk. Gölün coşkun şehri Ahlat’ta geçmiş keyifli anlar hatırları kalmasın diye yad ediliyor. Aramızda bulunan fotoğraf sanatçıları ‘an’ı ölümsüzleştirme tutkularından olsa gerek bizi fotoğraflarken eşsiz mavisiyle buradayım dercesine bize göz kırpan Van Gölü’nü de makinelerinin kadrajlarına konuk ediyorlar. Tarihin kadim gerçeği olarak güzel zamanlarda hep aceleci davranan dakikalar canımızı sıksa da aldırış etmiyoruz. Kendi seyrince işliyor muhabbet. Bir kahkaha, bir hüzün konuyor zamana… Bir durgunuz, bir coşkun… Bir ara doktorumuz uğruyor yanımıza. O da birkaç kahkaha armağan ediyor bize. Kahkahanın kendi hayatındaki yerini ve doyumsuzluğunu ve aslında kahkahanın kendiyle özdeşleştiğini anlatmak istercesine…

Zaman tatlı bir yorgunluğa işlemeye başladığında telefonumun sesiyle gözlerimi ekranına dikip kim acaba sorusuna yanıt alıyorum. 

Yaprakların isteksizce kımıldadığı bu yaz günü gelenlerle kalabalıklaşıyor masamız. Artık Ozan Poyrazoğlu konuşuyor, bizden kimileri seçtiği her kelimeyi yakalamak istercesine özenle dinlerken kimileri de eline aldığı kamerayla belki de bir daha asla dinlemeye nail olamayacağı Van Gölü’nün doğuş hikayesini ölümsüzleştirmeye çabalıyor. Ozan yalnızca Van Gölü’nün hikayesini değil, son zamanlardaki muhalefet meraklılarının çıkardığı curcuna üzerine benim da kafamı karıştıran mevzuyu sormam üzerine inci kefali adının nereden geldiğine dair efsaneyi de dillendiriyor. Kişiliğiyle de bütünleşmiş o hayattan alıntı fıkralarını da dimağımıza iliştirmeden geçemiyor. Zamanın hızlı akmadaki ısrarına yenik düşüp uğurluyoruz Ahlat ekibini ozanın fıkralarından kalma tebessüm demetiyle…

Bir tesisin açılışı var hep beraber gidilecek diyor Poyrazoğlu. Ben hayır demeye yeltenmeden çoğunlukça kabul görüyor bu talimat.

Bu kez yıldızlar geceye en güzel şarkılarını fısıldarken çiğ köfte menüsü eşliğinde koyulaşıyor sohbet. Ozan eline aldığı gibi bağlamasını, katılımcıların her birine adadığı hazır cevap yüklü ezgilerini peş peşe sıralıyor. İşin içinde hayli nükte de olunca ozanın ezgilerine malzeme olan ve ismi okunan kahkahayı basıyor. Ardından da biz… Bir ara gözleri yola takılıyor Poyrazoğlu hocanın. Okuduğu dokundurmanın seyrini bozmadan polis geldi cümlesini iliştiriveriyor araya. Hep birden arkamıza dönüp baktığımızda bir kahkaha daha kopuyor. Polis az evvel yapılan havai fişek gösterisinin izni olup olmadığını sorup aradaki ufak yanlışlık giderildikten sonra izin alındığını öğrendiğinde sorun hallediliyor. Beş dakika sonraki manzara… Polis memurları marul yapraklarının arasına sıkıştırdıkları köfteleri midelerine armağan ederken Poyrazoğlu memurların memleketi olan Giresun ve Kayseri’den türküler okuyor. Ardından Mustafa abi şu bizim bile dinlemeye doyamadığımız Azeri türküsü Eziz Dostum’u en içli tonuyla yorumluyor. Poyrazoğlu bir ara başhekime dönüp ona ithaf ettiğini belli etmek istercesine bir İran ezgisine başlıyor. Avlunun loş ışığında sağ omuzu hafif eğilmiş İranlı başhekim o mağrur görüntüsünden tamamen sıyrılmış vaziyette çok uzaklardaki sevgiliyi bekleyen sevdalı haliyle mahzun bir duruşla dinliyor türküyü. Çok az insanın bildiği(!) o vuslatsız öyküyü hatırlamış olacak ki gözleri doluyor. Biraz çaba ile toparlanıyor ve bir davette beklendiğini söyleyip özürleri eşliğinde bir hoşçakal bırakıp gidiyor. Van Gölü’nün dingin şehrinde açılış katılımcıları toparlanıp eve yollanıyor. Biz takvimlere teslim edilmiş yorgun bir cuma sonrası bizi bekleyen cumartesinin ne getireceğinin bilinmezliği içerisinde eyvallah ediyoruz geride kalmışlıklarımıza. Hüzne de, sevince de eyvallah. Hayatın içinde her şeye ve herkese rağmen bir tatlı sada gizlidir. Duyabilene… Ve sevgi yüklü maviyle mutluluk yüklü turkuaz yeşilin harmanlandığı sırça bir tablo…Görebilene…

Dipnot: Ozanın anlattığı nüktelerden birini paylaşmak isterim okuyucularımla: Ozanın sevenleri ah biz yoktuk deyip üzülmesin diye… 

İyi bildiğiniz bir Ercişli(!) eve bir kafes kuşu alır. Karısı o ince tiz sesiyle ‘bunu niye aldın?’ diye bağırır. ‘Ben bağamam bu guşa.’ Bizimki ‘hanım ne var zararsız kuş işte’ deyip ortamı yumuşatmaya çalışır. Birkaç gün sonra evden telefon gelir. Hanımı der ki: Çabuk eve gel. Guşun öldü. Adam hemen eve gelir bakar ki hakikaten kuş ölmüş. Dönüp karısına şu cevabı verir: Bak hanım gördün mü zavallı kuş sana 11 gün dayandı. Ben ki 25 yıldır dayanıyorum… 

Gülşen Çağan
06.06.2010, Erciş

 

Bu yazıyı Facebook'ta paylaşabilirsiniz:
       Facebook'ta Paylaş       
Yorumlar
12 Haziran 2010 11:09

Dilem Rana GÜNAY

Kafiye telaşı değil de daha ziyade düz yazıya bulaşmış şiirsellik denebilir belki. Şiirselliğin tamamen yazılarıma sinmiş olması da tesadüfi değil. Şiir hem hayatımın en önemli parçası hem de yazmaya cüret edebildiğim ilk edebi tür. Yorumunuza teşekkürler. GÜLŞEN ÇAĞAN...
11 Haziran 2010 06:48

IŞIK

Çağanın şiirlerini okudum şiirlerde daha başarılı.yazılarında sanki kafiye telaşına düşüyormuş gibi bir hava gördüm..

07 Haziran 2010 04:34

Dilem Rana GÜNAY

Çok teşekkürler Eyyüp Bey. Sizin gibi işin ehli insanlar beğendikçe de ben daha güzelini yazma gücümün arttığını hissediyorum.  GÜLŞEN ÇAĞAN...
07 Haziran 2010 04:05

Dilem Rana GÜNAY

Sizi ağırlamaktan büyük mutluluk duyduk Özkan Bey... Festivale kırmayıp geliğiniz için asıl biz teşekkür ederiz. İsmet hocam ben pek dağıtmak istemedim. Aslında günümüze renk katan etkinlikleri sırasıyla vermekti telaşem. Neylersiniz. Kırk yılda bir zaman güzel geçince haliyle heyecan yapıyorsunuz :) Teşekkürler... GÜLŞEN ÇAĞAN...
07 Haziran 2010 04:01

eyyüp

Bir festival ortamını ve orada yaşananları o güçlü şiirsel diliyle duygularımıza sunmuş Gülşen Çağan. Hep söylüyorum, bu güzel dille neler yazılmaz ki! Yeniden tebrikler...
07 Haziran 2010 02:19

Biçareyolcu

Gülşen hocam geçirdiğimiz güzel günü çok güzel bir şekilde kaleme almışsınız, tebrikler. Herşey çok güzeldi, dostluğunuz ilgi ve alakanız için candan teşekkürler :)
07 Haziran 2010 01:58

gezegen

Festivale gelemeyenler için güzel bir yazı olmuş. Fazla heyecanlı ve telaşlı buldum Gülşen Çağan'ı bu yazıda:) Çok şey anlatma telaşı sinmiş yazıya galiba. Teşekkürler. İsmet
Uyarı

Yorum yazabilmek için üye olmalı ve oturum açmalısınız.

Eğer sitemize üye değilseniz buraya tıklayarak hemen üye olabilirsiniz.

Eğer üye iseniz oturum açmak için buraya tıklayın.

Editör
Konuk Defteri
Üye İstatistikleri
Son Üye Vedtinc
Toplam 384 Üye
Son Fotoğraf
ahlatta çifte kümbet BÜNYAMİN BALİKÇI BURSA ERCİŞ`LİLER DERNEĞİ ÇANAKKKALE GEZİSİ ilginç kayalar, iç tarafları doğal sığınak Ulupamir el sanatları ? Sahil Yolu Halil Emrah Macit
Finans
Alış Satış
EUR YTL YTL
USD YTL YTL
Spiritüalist