Aparmak sözü nerden geliyor?
25 Mart 2010 18:44 / 3714 kez okundu!
Günlük yaÅŸamda her gün kullandığımız sözcükler üzerine genellikle çok düÅŸünmeyiz. Ancak kimi rastlantılar birden yolumuzun üstüne çıkar, el eder bize. O an oturup kafa yorarız. Åžimdiye dek hiç aklımıza gelmeyen olasılıklar ise bizi ÅŸaşırtır, sevindirir, meraklandırır… ÖrneÄŸin ÅŸu bizim meÅŸhur aparmak sözcüÄŸümüz… Farsça kökenli mi yoksa Ermenice mi? Gürcüce mi yoksa Rumca bir sözcükten mi geliyor?
Aslında aparmak bunların her birisinden rahatlıkla gelmiÅŸ olabilir ama bunların hiç birisinden gelmiyor. Bu yazımda aparmak sözcüÄŸü üstüne düÅŸüncelerimi paylaÅŸmak istiyorum.
Göbelek , çıntar, teprenme, kıpırdama
Bir dönem ikiz kızlarıma Türkmenistan’dan gelmiÅŸ bir kiÅŸi bakıcılık yapmıştı. Onunla konuÅŸmaya çalışırken, onların da mantara "göbelek" dediÄŸini öÄŸrendiÄŸimdeki çocuksu sevincimi anımsıyorum. Sanki yitirdiÄŸim bir dostuma yıllar sonra kavuÅŸmuÅŸ gibiydim... 1962'de ErciÅŸ'ten Ä°zmir/Bayındır'a taşındığımızda 9 yaşındaydım ve mantara doÄŸal olarak "göbelek" diyordum. Pazarda satıcıdan "göbelek" isteyip, "çıntar" almak zorunda kalınca küçük çaplı bir ÅŸok yaÅŸamıştım. Mantar demeyi ise sonra öÄŸrendim. Ama "göbelek" tadını hiç unutamadım.
Bayındır’daki ilk günümde, henüz bir otelde kalırken, karşıdaki bankanın bahçesinde ben yaÅŸtaki çocukların oynadığını gördüm ve tellerin dışında oturup onları izlemeye baÅŸladım. Kovboyculuk oynuyorlardı… KöÅŸe baÅŸlarında saklanıp, sonra birden diÄŸerinin karşısına ellerindeki tahta tabancalarla çıkıp “kıpırdama” diyorlardı. Bunu ilk söyleyen kazanıyor, diÄŸeri oyundan çıkıyordu. Benim de oyuna katılmam için ısrar ettiler. Çok yeniydim ve kendimi tuhaf hissediyordum, biraz nazlandım. Sonra yavaÅŸça daldım oyuna. Saklandım bir köÅŸe başında ve aniden karşısına çıktım Bayındırlı bir çocuÄŸun ve çok planlamadan aÄŸzımdan ÅŸu sözler döküldü: “Teprenme!”. Karşımdaki çocuk önce yakalanmanın sonra da benden duyduÄŸu sözcüÄŸün ÅŸokunu yaşıyor gibiydi. DiÄŸerleri de saklandıkları yerden yavaÅŸ yavaÅŸ çıktılar… Biri bana sordu: “Sen ne dedin az önce?” Faka bastığımı anlamıştım ama yapacak bir ÅŸey yoktu. Devam ettim, “Teprenme!”. Birden çocuklar gülme krizine girdiler. Abartılı hareketleri karşısında utandım. YavaÅŸça karşıdaki otele döndüm. Babam benim onlarla hemencecik kaynaÅŸmamdan hoÅŸnut gözlerle bakarak sordu: “Niye çabuk döndün?” Ben bozulmuÅŸtum, “Bana güldüler!”. Babam ÅŸaşırmıştı. Olayı anlattım. Köy Enstitüsü mezunu öÄŸretmen babam güldü ve “Dön, oyuna katıl. Bir daha güldüklerinde onlara, ‘siz yer sallandığında ne diyorsunuz?’ diye sor. Onların yanıtından sonra sen bildiÄŸin sözü söyle!” Utanıp sıkılarak ama ikinci maçı kazanma isteÄŸiyle dolu, geri döndüm bankanın bahçesine. Oyun bitmiÅŸti. Beni görünce yüzler güldü ve nedense aynı oyun yeniden baÅŸladı. Herkesin gözü üstümdeydi. Bir çocuk çabucak yakalandı bana. DiÄŸerlerinin kulağı bendeyken, “Teprenme!” dedim. Çocuklar bekledikleri yanıtı almışçasına gülmekten katıldılar. Biraz bekleyip anın tadını çıkardım, sonra onları susturdum ve sordum: “Siz, yer sallandığında ne diyorsunuz?” Biraz gecikse de yanıt geldi, “Deprem”. Babamın tümceleriyle ve gururla konuÅŸtum, “Gördünüz mü? Benim teprenme demem doÄŸrudur, Türkçe’nin özüdür!” Kimsenin konuÅŸmasına fırsat vermeden, içim içime sığmayarak otele koÅŸtum! Babam pencereden izlemiÅŸ olan biteni. Yüzümdeki sevinçten sonucu anlamıştı. Çocuklarla ikinci karşılaÅŸmamızda geldiÄŸim yer, kökenim vs. üzerine kısa bir sorgulanma yaÅŸadım. Sonra oyunumuza döndük. Ben kimi zaman teprenme, kimi zaman da kıpırdama diyerek dengeyi çabuk saÄŸlamıştım. Bayındır günlerim, hem öÄŸrenmiÅŸ, hem de öÄŸretmiÅŸ olmanın mutluluÄŸuyla baÅŸlamıştı.
Bayındır ilginçti… Ä°lerleyen günlerde çocuklar tarafından “TavÅŸan geliyor!” diye kızdırılan ve tahtacı denen köylülerin savunuculuÄŸunu da yaptım o yaşımda. Çok sonraları tahtacıların, Alevi kökenli Türkmenler olduÄŸunu öÄŸrendim. Tahtacıların aÅŸağılanmasına karşı çıktığım için, Bayındırlıların gözünde, Sünni iken Alevi de olmuÅŸtum.
Yeniden bugüne döneyim. Arada bir bakıcımızın konuÅŸmalarında yakaladığım tanıdık sözcükleri bir yere kaydetmeyi sürdürmüÅŸtüm. “Kutadgu Bilik” kitabıyla ilgili okumalarımın kimi sonuçlarını daha önce iki yazıyla ercis.net’te, ilgilenenlere aktarmıştım. Bu ve benzeri bir iki kitaptan edindiÄŸim teorik bilgileri, Türkmen bakıcının konuÅŸmalarından süzdüÄŸüm sözcükleri anlamakta ve yorumlamakta kullandım. Ayrıca bunların, yöremize ait kimi sözcüklerle inanılmaz benzeÅŸmesini yakaladım. Aldığım notları size aktarmayı sürdüreceÄŸim.
ErciÅŸ ve yöresinde, yer yer Kerkük’te yaygın kullanılan ve Türkmenlerin dilinde yaÅŸayan ve onların geldiÄŸi topraklara ait olan bir çok sözcüÄŸün, bakıcımızın günlük dilinde kimi zaman tamamen aynı, kiminde de küçük deÄŸiÅŸimlerle yaÅŸadığını görmek benim için çok ilginç bir dil deneyimi oldu. Daha da ilginci, Türkmenistan’da, baÅŸkent AÅŸkabatlıların konuÅŸmasının bugün konuÅŸtuÄŸumuz Türkçeye daha yakın olduÄŸunu öÄŸrenmemdi. Özbekistan sınırındaki Türkmenabad kenti ve çevresinin (ki bakıcımız bu yöredendi) konuÅŸmaları ise daha çok ErciÅŸ ve çevresinin konuÅŸmasına benzemekteydi. Bu yazıyla, bu konu çevresindeki izlenimlerimi sizlerle paylaÅŸmayı amaçladım. Yazının sonuna da daha sonra küçük bir sözlük ekleyeceÄŸim. Umarım iÅŸinize yarayacaktır.
Gelelim yazımın baÅŸlığında sözünü ettiÄŸim konuya… ErdiÅŸ dilinde çok kullandığımız “aparmak” sözcüÄŸünün kökenine…
Bir gün yanımda bakıcımın bir baÅŸka Türkmen ile yaptığı telefon konuÅŸmasına tanık oldum. KonuÅŸmanın içinde tapdım (buldum), gepleÅŸdim (konuÅŸtum) gibi pek anlamadığım ve anlamını sonradan sorarak öÄŸrendiÄŸim sözcükler geçiyordu. Bunların yanında birkaç kez ErciÅŸ’te götürmek karşılığı olarak sık kullanılan aparmak sözcüÄŸünün de kullanıldığını fark ettim. Daha sonra bu sözcüÄŸün anlamını sormaya çalıştım. Ancak o zaman anladım ki bu sözcüÄŸü bizdeki gibi kullanmıyor. Vurgulaması biraz deÄŸiÅŸikti. Yazdırınca anlaşıldı ki onun söylediÄŸi sözcük tam olarak ÅŸöyleydi: Alıpbarmak… Üstüne konuÅŸtukça algıladım ki, sözcük ikiye bölünebilir, alıp+barmak… Türkmenlerin varmak karşılığında kullandığı söz "barmak" idi. Yani ortaya çıkan "alıp" bir yere "varmak" olmuÅŸtu... Bir web sitesinden ve bir iki kitaptan araÅŸtırınca, Orta Asya Türkçesinde bazı sözcüklerin baÅŸlarındaki “b”nin zamanla, dilin geliÅŸmiÅŸ halinde “v”ye dönüÅŸtüÄŸünü gördüm. Bu durumda dillerin macerasında, Türkmence'de yaÅŸayan "alıpbarmak" sözcüÄŸünün bin yılı aÅŸkın bir zaman içinde ErciÅŸ ve civarında, Anadolu'daki kimi Türkmen kökenli çevrelerde aparmak biçimine dönüÅŸmesi anlaşılabilir bir durumdu. Kendiniz de denemek için alıpbarmak sözcüÄŸünü yüksek sesle defalarca tekrarlarsanız, bir süre sonra sözcüÄŸün aÄŸzınızdan aparmak biçimine çok yakın çıktığını algılayabilirsiniz. ErciÅŸlilerin bir bölümünün, özellikle eskilerin, Karakoyunlu, Türkmen kökenleri nedeniyle götürmek yerine neden aparmak sözcüÄŸünü kullandığını insan o zaman daha iyi kavrıyor.
Türkçe’nin diller, kökenler ve yıllar içindeki macerasına dair yeni notlarımı da sizlerle paylaÅŸmayı sürdüreceÄŸim. Günlük yaÅŸamda ErciÅŸ’te çok sık kullandığımız ama Ermenice kaynaklı olduÄŸunu bilmediÄŸimiz kimi sözcükleri de bir kenara kaydediyorum. Bu da baÅŸka bir yazımın konusu olacak. 16/08/2006
İlhami Mısırlıoğlu
24-09-2011 Notu: Sayın Ferdi Güzel'in düzeltme notu için teÅŸekkürler. Gerekli deÄŸiÅŸikliÄŸi metin içinde yapmış oldum :)